Kişileri gözlemlerken hep dertli, sıkıntılı ve şikayet halinde görüyorum. İtiraf etmek gerekirse bazen ben de bu durumda oluyorum(Benimkisi huydan ziyade dönem dönem gelen ruhsal bunalım da diyebiliriz). Kimi kişiler hayat şartlarından kimi işinden kimi komşusundan kimi ailesinden kimi eşinden kimi çocuğundan kimi sevdiğinden kimi de eski sevdiğinden diyerek listeyi boylu boyunca uzatabiliriz. Evet bitmek tükenmek bilmeyen şikayetler, bir takım dır dırlar, söylenmeler vs. Gözlemlerim sonucu insanlar aslında Piaget’in ”İşlem Öncesi Dönem” de (3-6yaş) görülen ‘Egosantrizm’ ya da ‘Kendine Odakanma’ ya da ‘Perspektif olamama’ durumunda olduğunu düşünüyorum. Yani ben ve biliş dünyam buna karar verdik.
Bu dönemde çocuklar, benim bildiğimi herkes bilir, benim gördüğümü herkes görür düşüncesinde hareket ederler. Tıpkı benim dediğim, benim zevkim, benim hayalim, benim istediğim ben, ben, ben diyen bedeni büyümüş ama aklı küçük kalmış şahıslar gibi. Ve inanır mısınız bu kişiler en çok onlar ile iletişiminizi kestikten sonra bambaşka bir varlığa dönüşürler yaptıklarına inanamazsınız. Söyledikleri sözlerin haddi hesabı yoktur. Neden? Çünkü onun kıymetli canı yanmıştır. Yeryüzünde tek acı çeken onlarmış gibi davranırlar. Kimsenin kendini anlamadığını düşünürler bu da tam bir ergen benmerkeziyetçiliğidir. Empati kuramazar kendi pencerelerinden bakarak haklı olduklarını düşünürler ama sadece düşünürler çünkü bencil insanlar hiçbir zaman haklı değillerdir.
Evet bu durum bütün insanlığı sarmış durumda. İstediği olmayınca hakaret eden, şikayetlenen, yüzünü asan istediğini oldurana kadar her yolu deneyen insanlar. Evet her yerdeler. Saygısızlıkları diz boyudur. Bu insanlara tahammül etmek istemiyorum böyle bir zorunluluğum da yok ama onlarla yaşıyorum. İşte bu durumda ben yalnızlaşanlardan oluyorum.
Onlara kelimelerimi harcamak istemiyorum adeta yok sayıyorum yokmuş gibi yaşıyorum. Söz söylemek, nefes tüketmek boşuna çünkü hallerinden gayet memnunlar kendi hazlarını yakaladıklarında dünya yıkılmış kimin umurunda olan bireyleri birey yerine koymak… Boşa kürek çekmek gibi. Zira değer vermek bir insana bu kıymetli bir his. Bu his hak etmeyen insanlarda heba olmamalı diye düşünüyorum. Bırakın kopsun ipler. Bırakın ayrılık olsun aslında ayrılık o kadar da kötülenen bir şey olmamalı. Bir taraf o kadar yorulmuş nefes alamaz hale gelmiş ki gemileri yakarcasına geçmişe bakmadan yaşama kararını almıştır ve bu muazzam bir başkaldırmadır. Bu kişilere hayatlarında baht açıklığı diliyorum.
Sözün özüne de gelirsek umarım sizler yalnızlaştıranlardan değilsinizdir.