Kazım Koyuncu, çok küçük yaşlarda müzikle tanışmıştır. Müzikle tanışması ilk Rock müzik ile olmuştur. Sonrasında Karadeniz müziğini Rock’n’Roll müziği ile sentezleyerek kendine has bir tarz oluşturmuştur. Henüz daha 33 yaşındayken testis kanserinin akciğerlerine yayılması yüzünden 25 Haziran 2005’de hayata gözlerini yummuştur.
Kazım Koyuncu Kimdir?
Kazım Koyuncu, 7 Kasım 1971’de Artvin’in Hopa ilçesinde dünyaya gelmiştir. Yukarıda da bahsettiğimiz gibi müzik yolculuğuna ilk olarak Rock müzik ile başlamış, sonrasında Karadeniz müziğini Rock’n’Roll müziği ile sentezleyerek kendine has bir tarz oluşturmuştur. Bu tarzı oluşturmaya başladığı ilk zamanlar arkadaşlarıyla beraber Zuğaşi Berepe adında bir grup kurmuşlardır. Bu grubun ilk albümü olan “Va Mişkunan” 1995 yılında yayımlanmıştır. Fakat grup olarak yayınladıkları şarkılar çok rağbet görse de grup ne yazık ki dağıldı. Grup dağıldıktan sonra müzik kariyerine tek olarak devam etmeye başladı. “Viya” adındaki ilk solo albümü de bu sayede 2001 yılında yayımlandı. Ama ne yazık ki beklediği ilgiyi göremedi.
Bizim “Şair Ceketli Çocuk” hiç yerinde durur mu? Asla. Gökhan Birben ile beraber “Gülbeyaz” isimli bir diziye dizi müzikleri yapmaya başladı. Bu yapmış oldukları dizi müzikleri epey ilgi gördü. Bu sayede de artık Türkiye çapında tanınmaya başladı. Bu artan popülaritesini de esprili bir dille dile getirmeyi de ihmal etmez:
“Gülbeyaz dizisinin müziklerini kabul etmemin en önemli nedenlerinden bir tanesi de insanlığa böyle bir kötülük yapmaktı, çıtayı yükseltmekti. Biz ne zamanki öyle bir faaliyet yaptık, sonra Karadeniz müziği yapmaya çalışan herkesin daha çok tulum, daha çok kemençe, daha çok akustik enstrümanlar kullanmaya yöneldiğini gördük. Bir günah işledim ve sanırım cennetlik bir insan olabilirim. Çok huzurlu olduğumu düşünüyorum.”
Kazım Koyuncu’nun Karadenizli olmasından mı kaynaklıdır bilemiyoruz ama Trabzonspor’a karşı özel bir ilgisi de vardı. Belkide tıpkı Kazım Koyuncu gibi devrimci bir kulüp olduğu içindir böylesine sevmesi. Bu kulübe karşı duyduğu sevgiyi yapmış olduğu “Uy Aha” ve “Trabzon Marşı” isimli iki güzel şarkıyla taçlandırmıştır.
Müzikten farklı olarak birçok sorun içinde mücadele etmiştir. Çernobil için mücadeleler vermiş, halkı bilinçlendirmeye çalışmış ve pek çok yürüyüşe de katılmıştır. Bunun yanı sıra kanser öykülerine de dikkat çekmeye çalışmıştır. Fakat bu dikkat çekmeye çalıştığı kanser bir yıl sonra onun kapısını çalar. 6 aylık bir mücadelenin sonucunda 25 Haziran 2005 tarihinde hayata gözlerini yumar. Bize o güzel sesinden şarkılar kalır geriye.
“Kötü şeyler gördük: Savaşlar, katliamlar, ölen, öldürülen çocuklar gördük. Kendi dilini, kültürünü, kendisini kaybeden insanlar ve topluluklar gördük. Yanan kentler, köyler, ormanlar, hayvanlar gördük. Yoksul insanlar, ağlayan anneler, babalar, her gün bu sokaklarda ölüme koşan tinerci çocuklar gördük. Biz de öldük. Ama her şeye rağmen bu dünyada şarkılar söyleyebildik.
Teşekkürler dünya…”