Güneş görmemiş pencereye asılı perdeyle astım kendimi.
Ağlarla dolu, böceklerin yuva yaptığı
Sıkıştırılmış dört duvara
Salladım iskeletimi,
Bir sağa bir sola.
Ama ölmedim,
Dans ettim ölümün buruşmuş kollarında.
Zordu cehenneme yerleşmek,
Yalama olmuş hatıralarımı sallandırdım bende,
Hatıralarım diyorum,
Kamp kurmuş meğer cehenneme.
Yarıdan fazla bu vızıltılar,
Dizilmiş koca koca kahkahalar atlıyor Sırat’tan.
Günah mı bunlar seçemiyorum,
Baktığımda bir iskelet
Ama aslında değil.
Bu diziliş, bu vızıltı, bu koku insanlığın ta kendisi.
Pembe panjurlu kapının eşiğinde,
İrin dolu kahkahalardan bu kaçışım.
Bir insan tanıyorum ben, şiirlerinden.
Kendini görmesini, tanımaya çalışan bir şairden.
Bir ses tanıyorum , cümlelerinden.
Cümlelerindeki kesitlerinden.
Bir kalp duyuyorum ben, kalbindeki birikmişliklerden.
Ve bir gülümseme görüyorum, dudaklarının içine saklanan hüzünden.
En önemlisi de;
Bir çift göz görüyorum ben, hayallerinden asla vazgeçmeyen.
Ne güzel bir yorumdur bu sanki bir şiir.
Ne güzel bir anlatımdır bu sanki bir şair. ?