“A be Pelinciğim, aşkı nasıl tarif edersin?” diye sorarsanız şayet,
Kahraman Tazeoğlu’nun şu mısralarıyla cevap verirdim:
-Hiç kimsenin iyi gelmediği yerden sarıyorsun yaralarımı, hiç kimsenin dokunamadığı yerden kanatıyorsun sonra.
Nasıl bir büyüsü varsa bu işin, bir gün kanatlandırıp uçuruyor ve ertesi gün yerin dibine sokması muhtemel. Yaş ilerledikçe, çok sevilmekten ziyada güzel sevilmeye talip oluyorsun olmasına da, hayat bazen şaşırtmayı seviyor, bunu hepiniz biliyorsunuz.
Aşk, çok mutlu olmaya niyetlenip çok kavga etmeye gebe olabilir. Sevmek gibi sakin bırakmaz insanı, birini seversen mantıklı davranabilirsin, ama aşk yorucudur, dinginliği özletir. Dalgalı bir deniz misali, yükselir alçalırsın. Ama o yüksekliğin tadını bir kere alınca da, alçaklık da ‘ eksik bir şey mi var ‘ diye düşünmekten alı koyamazsın kendini.
Her şeyi fazladır.
Özlemesi, kıskanması, sarılması,koklaması.
Şimdi bu duyguyu bilenler, yaşayanlar ve hatta inanmayanlar için
Gelmiş geçmiş en güzel aşk şarkılarından birini bırakıyorum buraya. Şarkının yorumcularından usta Candan Erçetin de ‘ Benim Türkiye’de duyduğum en güzel aşk şarkısı’ diyor eseri söylemeden hemen önce.
Katılıyorum Candancığım sana.
Benim içinde öyle sanırım.
Söz-Müzik: Sezen Aksu
Nerede ben de o yürek, yârdan cayacak?