Otopsi raporlarında görmüştüm yaşamsal belirtilerin Ay’ın mahremiyetinde gittiğini. Islak imzalı raporda : “Tekdüze şiirlerde, gizli özne olarak adlandırıldığını ve hiçbir şekilde aleniyetle ifşa edilemeyen duyguların esiri olduğu…” yazıyordu. Ruhsal kimliksizliğinin bir ferdi daha kurban edilmişti çağın sansürsüz telaşına. Yalın ayaklı harfler esir düşmüştü iki kelime arasındaki mesafelere. Oluşan cümlelerde de bertaraf edilmişti özgürlüğe anlam katan bütün ifadeler. Sanki olması imkansız bir vebalin, tutması mümkün bir bedduası yaşıyor gibiydi hâli hazırdaki yaşantılar. Neyse ki ceset torbasına koyulmuştu ifşa edilemeyen bütün samimi duygular..