“Az aslında çoktur”
Minimalizmle alakalı bir şeyler okuduysanız bu cümleye en az bir kere denk gelmişsinizdir. Peki ne anlamı var bu cümlenin? Az aslında nasıl çok oluyor?
İki dakika yaşadığın odayı gözlemlemeni istiyorum. Eşyalarını izle. Kıyafetlerini, aksesuarlarını, ayakkabılarını kısaca sahip oluğun nesnelere bak. Ne kadarı gerçekten gerekli? Masanda bulunan kalemlerden kaçını kullanıyorsun? Ya da dolaptaki kaç gömleği giyiyorsun? Üretmeden tükettiğimiz bu çağda siz mi eşyalara sahipsiniz yoksa eşyalarınız mı sizlere sahip olmuş durumda? İndirim kampanyaları, sürekli değişen moda, akımlar doyumsuz bir nesil yarattı. Buna bir dur demenin zamanı çoktan geldi.
Her gün farkında olmadan milyonlarca seçim yapmak zorunda kalıyoruz. Ne giysem? Ne yesem? Hangi çantayı kullansam? Hangi kahveden içsem? Pantolonumla gömleğim uyumlu mu? Zihnimizi bu gibi düşüncelerle dolduruyoruz ve gerçekten odaklanmamız gereken konulara yeterince kendimizi veremiyoruz.
Minimalizm sadece ihtiyaç duyduğumuz kadarına sahip olarak sürdürülen bir yaşam tarzı. Örneğin bir pantolona sahip isek onu kullanılmayacak hale gelene kadar kullanıp sonrasında yeni bir pantolon almak. Eşyalarımızı azalttıktan sonra onların gerçek kıymetinin farkına varıp bir üründen tam verim almak özetle. Böylece azın nasıl çok olduğunu anlıyoruz.
Konunun önemini anladık. Peki nasıl minimalleşeceğim onu söyle diyorsunuz..
Bunun aslında birçok yolu var. Minimalleşmeye kıyafetlerimizle başlayalım. Bir yöntem bize şöyle diyor; Sahip olduğun bütün kıyafetleri bir yerde üst üste topla. Oluşan dağı görünce şaşıracaksın. Ardından hepsini tek tek eline al ve seni mutlu ediyor mu diye düşün. Gerçekten ihtiyacın var mı? Bir şey hissetmediğin kıyafetlerinle artık vedalaşma vaktin gelmiştir. Unutma 1 yıldır kullanmadığın hiçbir şey senin değildir. Kullanmadığın kıyafetleri bağışlayabilir ya da geri dönüşüm için ayırabilirsin. Başka insanları mutlu etmek seni daha iyi hissettirecek.
Kıyafet dağı gözünü korkutmuş olabilir. Günde 1 eşyanla vedalaşarak başlayabilirsin. Ertesi gün 2 sonraki gün 3.. Giderek daha fazla eşyadan vazgeçerek yavaş yavaş minimal bir hayata başlayabilirsin. Hiç kullanmadığın o tükenmez kalemden, aylardır giymediğin tişörtünden, köşede bomboş duran ajandadan, birbirine karışmış kablolardan ayrılabilirsin.
Alışverişten önce ihtiyaç listesi hazırlayarak gereksiz bir sürü şey almaktan uzak durabilirsin. İndirimlerde bir gün lazım olur fiyatı düşmüşken alayım demekten vazgeçebilirsin. Dijital alanlarda minimalleşerek aylar hatta yıllardır konuşmadığın kişileri rehberinden silebilirsin. Galerinde yer kaplayan fotoğrafları silebilirsin. Mail kutunu boşaltabilirsin. Ivır zıvırla dolu kutularını, çekmecelerini boşaltıp faydalı bir depolama alanı oluşturabilirsin. Okumadığın, daha önce okuduğun kitapları bağışlayarak başkalarının da okumasını sağlayabilirsin. Özetle azalarak çoğalabilirsin. Ve bunun rahatlık olduğunu fark edebilirsin. Yola çıkman yeterli..