Bir canlı olarak bizlere verilen “İnsan” sıfatını ne kadar hak ediyor ve bunu ne kadar idrak ediyoruz? Ya da ne kadar insan olabiliyor, ne kadar insan kalabiliyoruz?
İnsan olabilmek bir sıfatın çok çok ötesinde bir eylemdir. Çocuklarımızı yetiştirirken öncelikle her bir canlıya koşulsuzca saygı göstermeyi ve sevmeyi öğretmeliyiz. Bunları öğretebildiğimiz zaman bir insan yetiştirmeye başlamış oluruz. Eğer içine sevgi tohumu ekilmemişse, saygı nedir bilmemişse bu canlıya bu sıfatı vermek ne kadar doğru olur bilinmez. Nefretle büyütülen, nefretle beslenen bir insanın kendisine ve başkasına ne saygısı ne de sevgisi olur. Hayatını bir bataklığa çevirir, nefretle bakar, nefretle söyler, nefretle yaşar ve heba eder ömrünü. Ve kendisiyle birlikte çevresindekileri de iter o bataklığa.
Şu cümleler ne de güzel özetlemiş bu durumu;
“Kitapsız, çiçeksiz, hayvansız, vicdansız, doğrusuz insandan uzak dur.
Umudu öldürüp, nefreti toprağa dikmek isteyenden uzak dur.
Hayatı sadece ideoloji ve düşünce olarak görenden uzak dur.
Mutlu olmanı, sorgulamanı, düşünebilmeni kendilerine yapılmış bir tehdit olarak görenlerden uzak dur.
Kendilerine duydukları yabancılık yüzünden karşısındakini kötü bilenlerden uzak dur.
Nefreti evinin kapısına koyan, artık her dışarı çıktığında avucunda nefret taşıyanlardan uzak dur.
İnsan hayatına olan saygısızlığı bir övünç madalyası gibi, gurur mekanizması gibi görenlerden uzak dur.
Kelimeleri özenle seçmeyen, her cümlesi biat olan, her sözcüğü toz olandan uzak dur.
Sesinin tonu kalbinin tonundan çok olanlardan uzak dur.
Çünkü neye çok yaklaşırsan, neyi çok biriktirirsen ona dönüşürsün.”*
Bahçeni bir gülistan ya da bir bataklığa çevirmek tamamen senin elinde. Nefret tohumları yerine, sevgi tohumları ekelim bahçelerimize.
Ayrıştırmadan, sınıflandırmadan ve ne olursa olsun sıfatlandırmadan saygı gösterelim ve sevelim. Bir çiçeği sevelim, kırmadan, incitmeden ve koparmadan tüm doğallığı ile. Bir hayvanı sevelim, kendi yavrumuzu sever gibi candan ve şefkatle. Ve bir insanı sevelim, onu tüm sıfatlarından tenzih ederek, düpedüz sadece o olduğu için.
“Sevgisiz bir insan, susuz kalmış bir çiçeğe benzer. Solar, kurur ve toprağa karışıp yok olur gider.”
Bir gün bizlerde toprağa karışacağız ve geriye bizden kalacak olan, insanlara ne hissettirdiğimiz, ne yaşattığımız olacak.
Ya sevgi ile anılacağız, ya da nefretle.
Nefret yerine sevmeyi, sevdirmeyi ve sevgi ile anılmayı isteyenlerden olmak temennisiyle.
*Bazı Yollar Yalnız Yürünür – Özgür Bacaksız