Ademi aramak son asırda. Sol vechindeki gizli buseyi bulmak gibi, meşakkatli. Son asırda insan, en çok mutluluğu arar oldu. Kah maziye dönerek, kah müstakbele umut bağlayarak. Hava kalmamışken meskeninde, kah pencereyi açarak, kah yalnızlık kamburundan sıyrılıp kuşlar gibi olabilmek için bir sadrın gölgesinde, kah acziyetten hasıl olan kağıtlara meyyal..
Birçok köşeden ademi aramak. Aramak boynuna dolamak. Adem lügatte yokluk demekken, olmayan aranır mı hiç? Olmayanı arayıp bulan var mıdır evvelden? Mutluluk, ne aramızda ne de aramanızda. Aramakla var olacak olan değildir. Ancak inşaası mümkündür. Saadet sende. Bedeninde, elinde, kelamında, sadrında.. Ya mutlusundur, ya mutsuz tabusuna karşın, insan tüm imkanlarla beraber saadetini inşa edebilecek varlıktır. Alemi ekranlarımıza sığdırdığımız takvimlerde, saadeti de sadrımıza sığdırmak pek mümkün. Alıp da karşımıza oturttuğumuz saadet! Sen bensin, ben de sen. Hısımlığa ne hacet? Sen bende kaim ol, ben sende said. Eğer dilimizin ilk mührü anne-babalarımız bizlerden razı ise saadet anahtarımızdır. Birini severek saadetin temelleri atılabilir mesela. Sonra sevdiğini sevenleri severek.. Bu kör silsile ile devam etsek yola. Birini diğerinden kayıramayacak kadar kör bir silsile.. Şükrü ve sabrı damarlarımızda akıtsak. Seher vaktine vurgun olsak. Bu alemde var olma mertebemiz, son treni kaçırırcasına hızlı ve keşke kaçırsam da burda kalsam diyecek kadar müsterih olsa. Tüm bunlara sığınak bulursak sadrımızda, saadet bizde kaim olacaktır. Son olarak da nefsim için istediğimi kardeşim için de dilediğim vakit elbet felaha ereceğizdir..
*Vech: Yüz, çehre
*Müstakbel: Gelecek
*Mesken: Yer, mekan
*Sadr: Göğüs
*Acziyet: Yapamama hali
*Meyyal: Meyilli, yönelen
*Saadet: Mutluluk
*Hacet: İhtiyaç
*Said: Mutlu
*Silsile: Birbirine bağlı, zincir