Tüylerin ürpermesi diye bir terim vardır. İşte bu terimi açıklayacak bir hikâye, Kırgız yazar Aşım Cakıpbekov’un ‘’Biz Babasız Büyüdük’’ adlı eseri. Bir babanın değerini, baba simasını öğrenmemişlerden, öğrenmemizi öğreten bir hikâye, Biz Babasız Büyüdük. Baba özlemi ve merakı içerisinde büyümüş bir çocuk ve er sevdasından genç yaşlarda mahrum kalmış bir gelin anlatılır ve Kırgız yazarlarının her ne konuda yazar ise yazsın, içeriğindeki savaşı görmemize tanıklık eden bir hikâyedir aynı zamanda.
Kırgız yazarlarının, anlatımlarında çocuklar, erinden ayrı kadınlar ve yaşlılar başrolde oynamıştır. Bu geçmişten gelen Kırgızlara yapılan zulümler, Sovyet rejiminin ilk yıllarından kareler ile ortaya çıkmıştır. Bu örneklendirmeleri Cengiz Aytmatov’un kitaplarında da üzeri kapalı halde sık sık görebilirsiniz. İnsanlar neden barış içinde yaşamayı tercih etmiyor ve neden zulümler baskılar ile boyun eğdirilmeye çalışılıyor. Yaradan oyunu eşit başlatmıştı, o oyunun kötülükle bozulmasını sağlayanların neslimi şu sıraların kötülükleri. Neden görülmüyor al yanaklı küçücük çocukların neler çektiği, neden görülmüyor yaşlıca analarımızın ayaklarının altındaki onlarca yarıklar, neden savaş var. Savaşın olduğu yerlerde babasız büyümemeye imkân mı var:
Hikâyenin son demleri insan hayatında rast gelinebilecek bir duruma tanıklık eder, belki de daha önceden yaşanmıştır böyle bir durum. Ne denmeli savaşın karanlık yüzünü gösterip, aydınlıktan uzak olduğunun belirlendiği ve sonunda ölüm ile bitişe varıldığı bir hikâyedir Biz Babasız Büyüdük. Küçük masum çocuklar, yaşlı analar babalar, erinden ayrı kalan gelinler kısacası tüm Kırgızları içerisine kaplayan kara bir savaş ve ardından kalanların yaşanmışlıkları anlatılmıştır.
Not: Cengiz Aytmatov’un Toprak Ana kitabı gibi erkekleri askere alınan bir köyde, geride kalan ahalinin sıkıntılarından bahsedilmiştir.