Öfkem doldu, taştı Ya Rab!
Yine geldi rahmet mevsimi
Yine azdı zalim
Ve yine azaldı mazlum
Azaldıkça çoğalan o gür ses
Etrafını itler çevirse de
Kısılır mı aslanın sesi
Bir ses, yükseliyor Aksâ’dan
Duyuyorum başka bir kıtadan
‘Allahu Ekber’ diyor
Binse de göğsüne o hayasız şarlatan
Bilmezler ki o göğüs
Kudüs içinde o göğsün
Aksâ içinde
Beytullah içinde
İman içinde
Ne yazar zalim çökse üstüne
Bir anne
Eşarbı gözyaşı yurdu
Bir çocuk
Hiç çocuk olmamış
Kudüs’te doğmakla
O ki yeryüzünün en çetin davasına
Ümmetin yüz çevirdiği Aksâ’sına
Müslüman’ın gurbette kalan anasına
Açtı gözlerini doğmadan evvel
Biliyordu, geldiği mevsimin kış olduğunu
Biliyordu, bu yolun dikenle dolduğunu
Biliyordu, bu vatanda nice güller solduğunu
Bu vatanın acıyla yanıp kavrulduğunu
Topraklarında adım adım yürüdü Davud
Aksâ’nın tuğlalarını ördü Süleyman
İsa’ya vahyi burada gönderdi Mabûd
Namazla burada dost oldu Müslüman
Hiç görmemişti Alemin Fahri bu kutlu şehri
Bir gece İsra’yla buraya geldi
Burakla Sidret’ül Münteha’ya erdi
Durdu Cibril, aralandı perde
Selam olsun Hz. Adem’e
Musa’ya, İbrahim’e…
Elçisiz vahiy, perdesiz visal
Ey Kudüs!
Gökler şahittir bu kutlu buluşmaya
Toprak nasıl dayandı yerinde durmaya
Sema nasıl dayandı nur sağnağına
Ezelden belliymiş yükünün ağırlığı
Eğme başını yere, kaldır!
O gökler ki Miracın adıdır
Peygamberler cemaatidir son Peygamberin
O göklerde salınan Burak atıdır
Mucizenin sırrı dünyalar kadar derin
Dinledi Ebâ Bekir karış karış bu yolu
Pazaryerleri, kervanlar; Aksâ’nın sağı solu
El Hakk! Doğruydu hepsi gibi, dosdoğru
İnkarcılar hayretle dehşete boğuldu
Sen Peygamberin mucizesi Kudüs
Ey Peygamberin kıblesi Aksâ
Yeryüzünün incisi, öksüz evladı
Ümmet bir olsa da bir kere baksa
Gözyaşları bir kere Kudüs’e aksa
Diner mi göğsündeki yangın Ey Aksâ!
Zalimin elinde silah
Mazlumda sapan
Zalim büsbütün korkak
Mazlum büsbütün iman
Demeseydi Yaratan, sabırla dayan
Toprak çatlar, kan kusardı inan
Sen, ebabil kuşlarınla filleri bozguna uğratan
Sen, Bedir’de meleklerinle tozu dumana katan
Sen Hendek’te rüzgarınla düşmanı savurup
Sen, Yesrib’de Peygamber’e yeni vatan yaratan
İlk kıble, Kabil yurdu şimdi
Yetiştir lütfunu, ihsanını, keremini
Kahrolsun mescidime ellerini uzatan
Mavi duvarlarında yükselen o sapsarı kubbeye
Kefenden biraz evvel giyilen o bembeyaz cübbeye
Silahlar önünde adım adım çıkılan minberlere
Bir çocuğun parmağının gösterdiği gökkubbeye
Ömer’in eski bir gömlekle girdiği bu beldeye
Değince vahşi eli, inince kılıçlar
Ölür mü Hamza’lar, eğilir mi o başlar
Çocukların oynarken yere düşünce ağlasın
Analar bağrına bassın ayrı düşen Anayı
Babalar silahlara hudutlarda tutunsun
Kainat seyre dalsın bu huzurlu ravzayı
Top sesleri yalnızca Ramazan’da duyulsun
Geceyi aydınlatmasın göbeğinde çıkan yangınlar
Mü’minlerin bir gece huzurluca uyusun
Aksâ’da uyuyakalıp huzurla uyansınlar
Sabret Ey Kudüs! Sabret!
Dinecek bu fırtına, bu kasvet
Sen anasın, ümmet hayırsız evlat
Sen hasretsin, ahirette olsa da vuslat
Sen hicransın, sızın cehennemden keskin bir imbat
Sen İsra’sın, sen Peygamber’in bindiği kutlu at
Sen Miraç’sın, sen mucize sen inkarcılara tokat
Sen yolsun, sen köprü seninle geçilir sırat
Sen vatansın, etrafını sarsa da kanlı pusat
Sen İslam’sın!
Sen şehadet, sen diriliş
Sen en ulvi, en kutsi murat!
O güzel günlere uyanmak ümidiyle…
İnşallah ve elbet bir gün ?
Mazlumu yerde bırakmayan bir Rabbimiz var hamdolsun. Hak, hakkı olanındır. Ya bu dünyada ya da ahirette, elbet bir gün…
El-Müntakim olan Allah, mazlumların intikamını da alacaktır şüphesiz..
Müthiş bir çalışma. İçimizde hissettik o UZAK MESCİD’i . Sağ olun Var olun
Eksik olmayın.. ???
Maşallah çok güzel samimi ,içten yazmışsınız. Yaşananları çok güzel işlemişsiniz. Rabbim muvaffak etsin. İçimiz yanıyor Mescidi Aksa için. Ama yaptıklarının hesabını soracağız onlara.
Çok teşekkür ederim güzel sözleriniz için, eksik olmayın.. İnşallah hesap sorulacak, burada olmasa da ahirette mutlaka..