En büyük aksesuarım hüzün benim
Kalbimle beynimin savaşa oturduğu gecede
karanlık,
korkunç bir karabasan gibi girerken koynuma,
rüyamda dudaklarıma siyanür süren insanlar gördüm
Esir düştüğüm yıkık şehirde
ruhum kendinden tasarruf etmekte
İçimden dışıma yürüyen bir kâbuslar senfonisi
Belki göğe çıkar şehirdeki yıldızları sayarım
belki de yere iner sahipsiz sevgileri çalarım
Ayrılığın tadı damağımda
tarifi imkânsız, telafisi zor
Giderken kalbime emrediyorum!
‘’aşkla arana mesafe koy’’
Seni öldürürsem kusuruma bakma
İçimdeki avcı yüzündeki ceylana âşık
Mütemadiyen yazdığım bir veda mektubu gibi
içeceğim yüreğinden akıttığın zifiri
Tamam, gideceğim! Tamam gidiyorum!
Sana devrediyorum bu yıkık şehri