Yunus Emre, Klasik edebiyata farklı bir usul getirmiş, canlandırmıştır. İnsanın yaşam
üzerindeki etkisi ve anlam arama gayretine bir nebze de olsa ses olmuştur. Ama en dikkat
çekici kısmı ise Allah ve ona bağlılığı adına yazdığı beyitlerdir. Klasik edebiyattaki “aşk”
tanımı biraz daha somutken, Yunus Emre bunu soyutlaştırmayı başarabilmiştir. Aşk tanımının
ilahi aşktan ayrılmayacağını her bir beyiti neticesinde anlayabiliriz. Örnek olarak Yunus Emre
deyince akla ilk gelen beyitler şunlardır:
Gönlüm düştü bu sevdaya
Gel gör beni aşk neyledi
Başımı verdim kavgaya
Gel gör beni aşk neyledi.
Her beyitte aşkın onu nasıl çaresizleştirdiği ama bu çaresizliğin ona güç verip aşka nasıl sıkı sıkıya bağlandığı anlatılır. “Aşka boyadı beni kana” dediği nokta ise aşktan darbe aldığıdır. “Ne akilem ne divane” kısmındaysa aşkta mantık ve gönül ilişkisinin ortak noktasında âşık olduğunu belirttiğini söyleyebiliriz. “Ben Yunus biçare” dediği kısımda ise her bir olayın sonucunda aşktan darbe alanın Yunus olduğunu görmek mümkündür. Fakat Yunus’a ve birçok divan şairine göre aşkta darbe alınsa da öteki yaşamda karşılık bulacağıdır. Yunus Emre’nin yaratılana saygısı yaratana duyduğu aşktan kaynaklanır. Ve her şiiri bunun bir göstergesidir. Şu sözü de bunun kanıtı niteliğindedir. “Yaratılanı severim yaratandan ötürü.” Eserlerinde ve dizelerinde dikkat çekici unsur ise bu dünyanın faniliğine
dair ettiği sözlerdir. Bilinçle kaleme aldığı her bir şiir, onun ahiret inancına nasıl bağlı
olduğunu gösterir.
Dini değerlere verdiği önem, onun edebi şahsiyeti hakkında birçok bilgiye götürür.
Yani Yunus Emre kendinden önce gelen tasavvuf şairlerinin yolundan gitmiş, ayak izlerini
dikkatlice takip etmiştir. Bunlardan en önemlisi ise Taptuk Emre’dir. Yazdığı en ünlü
eserlerden biri de Risâletü’n-Nushiyye’dir. Burada da yine öğüt niteliği taşıyan kısımlar yer
almaktadır. Ve her şiirinde vurguladığı fani dünya kavramı burada yine gündemdedir.
Kısaca Yunus Emre, Allah’a ve onun vesilesiyle yaratılmış her bir nesneye ölene kadar övgülü sözler yazacak kadar bağlı ve âşıktır. Böyle bir edebi şahsiyetten bahsederken eserlerindeki amacı anlamamak olmaz. Yunus Emre, kökümüzün ve kültürümüzün mihenk taşıdır. Divan edebiyatı onsuz yavandır. Ve Yunus Emre’yi anlatırken şu dizelerden bahsetmezsek olmaz: “İlim ilim bilmektir, ilim kendini bilmektir Sen kendini bilmezsen bu nice okumaktır.” Bu mısralardan da anlayacağımız gibi büyük bir düşünür olan Yunus Emre‘nin ilime ve ilim bilmeye bakış açısı mütevazı olmaktan yana.