10.1 C
İstanbul
Salı, Aralık 3, 2024

Mahzuf Şiirin Vedası

“Sandıkların içini göstersem sana çizdiğim resmin yalnızlığın geyik gözlü köşesinde bir rafa koyabilsen olup biteni”

Gözlerindeki anlam nehrinde boğma beni. Ellerinin itticâhı saçlarımı okşamak niyetiyle olsun. Gönül bahçemi şerha şerha ettiğin seher yeli… Kurduğum sofrada aşkın eksik, gözlerindeki alev olmadan nâkıs ocağım. Yağmur sinemi ıslatmıyor, bendim yalnızlık yorganıyla uyurken her gece, bu yağmur kâfi değil ıslatmaya. Güneş rotası yoluma gitmeyen binek misali doğuyor her sabah. Oysa ben gözlerimi ondan alamayacağım elmas gibi görmek isterim. İntizârın pek bir lezzetli. Ben ise içinde sen olana dâima açım.

Hâcetim sana, sensizliğe… Seninle yoğurduğum aşım. Sen, sen olarak kaldın bende. Ben sadece bendim yine bende. Benim bu günlerle olan cengimin zaferi asılı semalarda. Gözlerinin odağı olabilmek ân için, âlemin titremesine kâfi gelecektir. Bahçelerim sen kokar, âleme senin için nazar ederim. Gündüzde aradığım geceden umduğum sensin. Hasret değil bu, gönlün gönlüme değmedi göremedim. Kalabalığız. Bende emânetin zamansız yaşlarım bir torbada tren garında akşam üzeri. Hava üşütmüyor, bedenim morg ahvâline meyilli. Dudağım titrek, sayıklar. Kalabalığız, yüküm ağır. Fâni âlemin fenâları ne cıvıldaşır ?  Sağından gelen bir sıcaklık zuhûr eder bedenimde. Meğer hazır edilmiş beyaz elbisem evvelden. Mahzunum elbisemin cebi yok diye. Senin ilmeğinle ördüğüm gecelerim, kime miras şimdi? Cebindeki mendil olmayı dilediğim, güzel parmaklarının naif dokunuşlarına mazhar olmuş her bir uzvu dilediğim oldu elbet. Saçlarını okşayan tarak râyihasında gömün beni. Gönlüme atanmış aziz muallim. Ben şiirlerimi suya yazmışım zirâ öyle olmasaydı birini okurdun değil mi? Nedir bu memleketin Nil nehri hasedi? Nasibe bel bağladığım kısır kaderim razı, olmayışlara. Olmayışlar da nasibin üvey evlatları. Bazı ânlar düğüne metruk bırakıldı. Ansızın gelecek olan davetiye ile şenlenecek ortalık. Vedadan evvel emaneti teslim edebilsem ne âlâ.

READ  Serv-i Sîmin

Vakti değilse o da kabulüm. Bu veda, kabul zindanlarına da âdeta. Sarmaşığıma, en güzel sardunyama… Onun mâbedi fenalarla hakim bu fani âleme. Kervan saati kurmuş yola çıkmak ister. Bir selam edemedim mahzuf haneme. Zerre toz tanesi bırakabildiysem ardımda, her gecemi hîbe saymak kârdır bana. Toprak anaya tohumlarımı saçmak, gül bahçelerinde seni koklamaktan evlâ geldi. Umulur ki, gün olur da ektiğim güller râyihasında raksa kaldırır seni…

El-veda…

Sümeyye Acar

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
Sümeyye Acar
Sümeyye Acar
Yazar olmasa da çabası bu babtadır. 5 Mayıs 1999’da İstanbul Pendik’te doğdu. İlk ve orta öğrenimini yaşadığı ilçede tamamladı. Lise eğitimini Uluslararası Pendik AİHL’de bitirdi. Fatih Sultan Mehmet Vakıf Üniversitesi İslami İlimler Fakültesinden mezun oldu. Hayallerinde bir dünya yazmayı ve onu gerçekleştirmeyi sever. Derdi olan öğretmen vasfına erişmeye, bunun yanı sıra değerli hocamız Ahmet Avcı’nın söylediği “Eğitim, gönlün gönle değmesidir.” cümlesindeki mertebeye ulaşmayı hedefliyor.

Related Articles

2 YORUMLAR

CEVAP VER

Bir yorum girin
Adınız

- Advertisement -spot_img

Latest Articles