Her şey yıkılmış
Yerle bir olmuş, helak olmuş tüm şehir
Ben bir başıma kalmışım
Kocaman bir yıkıntının ortasında
Arkadan bir Ermeni ezgisi geliyor
Hiç bilmediğim dillerde yakılıyor ağıtlar,
Ölüleri, yaralıları kimseyi tanımıyorum
Onlar mı tanınmayacak haldeler ben mi yabancıyım,
Kestiremiyorum.
Eğreti duruyorum dünyada
Bir yerim yok, gideceğim kalacağım bir yer yok
Sonramı düşünecek halim olmadığı gibi
Evvele dair fikrim de yok.
Her yerle birlikte zihnimde tuz buz olmuş sanki
Ölenlerle ölüyüm, yaralılarla yaralı
Kimsesizlerin kendisiyim,
Ağıtların öznesi.
Dünya sallanıyor beşik gibi,
Durmuyor durdurulamıyor.
Yalvarıyor köylü kadınlar dünyaya
‘’Bir saniye olsun dur yerinde, gömeyim çocuğumun bedenini’’
Dünya ona bile izin vermiyor,
Ölüye ölü olma şansı dahi vermiyor dünya,
Yaşayana yaşamak şansı vermediği gibi.
Ermeni ezgisi bitti,
Kadınlar da yoruldu bağırmaktan.
Ölüler nerede bilmiyoruz, yaralılar ölmüştür belki.
Her şeyin gelip geçeceğine
Ve omzumuzda taşıyabileceğimiz kadarı olduğuna
Ve dualarımızın bir uzay boşluğunda kara deliğe gitmediğine
Ve dolunayların bölünebileceğine, yunusların yuva olabileceğine
Ve Allah’a
Dünyanın son olmadığına
Sonsuzluğa
Ve acizliğe
İnandığımız her şeye
İnandığımız için
Son veriyoruz ağıtlara ve ezgilere
Dünya sallanıyor, bitecek biliyoruz.
Ölüler mezarlara girecek, yaşayanlar yaşayacak bir gün.
İnanıyoruz.