Hiçbir olay yok ki sıcağı sıcağına tamamen doğru analiz edilebilsin. Bir anlık şevkle alınan kararların, söylenen sözlerin, yapılan hareketlerin de pek çoğu olumlu sonuçlara yol açmıyor. Tarih aksini yazmadı.
Geçtiğimiz haftalarda Atakan adında bir çocuk okuduğu kitaplarla ve düşünceleriyle, ifadeleriyle “Sosyal Medya”nın gündemine oturdu. Videonun ilk yayınlandığı günlerde neredeyse bütün fenomen sosyal medya hesapları Atakan’ın videosunu paylaşıp tebrikler yağdırdılar. Deyim yerindeyse yere göğe sığdıramadılar. Basın da bu duruma kayıtsız kalamadı ve TV programlarına çıkmak için yarıştılar. Neden?
Her ne kadar bir insan bilgili, okumuş olsa da karakterin oluşma ve yerleşme süreci vardır. Bu bilimsel bir süreçtir. Sosyal medya baştan sona “Beğeni” ve “Etkileşim” merkezli çalışır. Ana akım medya ise “Reyting” merkezli. Çoğu zaman “Konu olan kişi”nin derdinin ne olduğu, ona nasıl etkisi olacağı bu mecraları ilgilendirmez. Onları ilgilendiren seyircilerin ve takipçilerin ne istediğidir.
Bütün mecralarda Atakan övüldükten ve TV’lerde “Filozof” olarak duyurulduktan, geleceğin bütün yükü omuzlarına yüklendikten sonra Atakan’ın annesine karşı bir davranışı kameralara yansıdı? Peki bu kameralar ne gördü. Sadece ve sadece o anı. Öncesini değil, evi değil, çocuğu ne hale getirdiklerini değil…
Bir gün öncesinde “Parti kur oy verelim!” diye tezahüratlara boğdukları kişiyi milyonlarca takipçileri olan sayfa yöneticileri yerden yere vurdu! Halk bunu istiyordu. Yaşına başına bakılmadan, gelişimine bakılmadan rant sağlamak uğruna adeta kucaklara alınıp havalara fırlatıldı ve son fırlatılışta kimse elini tutmak için uzatmadı.
Medya için ilk değildi, asla son da olmayacak. Rant sağlamak uğruna nice kişiyle dalga geçecekler, göğe çıkaracaklar, yere sokacaklar. Bilim ve teknoloji değil, beğeni ve etkileşim çağına hoş geldiniz! Aman kendinize dikkat edin, kendini bilmeyeni aldatacak çok etken var.