Sevgili Lusin,
Günler kendini bir kuma dönüşmek için harcarken sana yazmayı seçtim. Geçiyor her şey. Sana yazarken de geçiyor. Dizlerime bakıp düşünürken de. Bu kadar çabuk olması normal mi? Bilmiyorum, Lusin. Dalıyorum bir denize doğru bakışlarımla, “Söyle. Sen misin durgun olan, yoksa ben mi?” diyorum. Sonra onu bir şiire konuk ediyorum gözlerimle.
“Bir dalgalı, bir sessizsin,
Söyle bana, niçin gülmezsin?
Bazen bir şiire konuk olursun,
Bazen bir kuşa denk.
Bir gülümsetir, bir ağlatırsın,
Söyle, bana niçin gülmezsin?
Hep başkalarına, hep başkalarına.
Bir şair neden gülemez sana baktığında?
Söyle.
Kelimeler mi ağlar öylesine,
Yoksa bir hüznü mü arzularsın o geldiğinde?
Bir dalgası vurduğu zaman şehrinin kıyısına.
Geçtiği zaman o seslerin,
Saç tellerime kadar uzandığında o rüzgarın,
Hayalimde kurduğum dünyada yaşamaya devam edeceğim.
Söyle bana,
Bir şair mi bilir böylesini?
Bir şair bilir.
Bir fırtınalı, bir sessizsin.
Söyle bana, niçin gülmezsin?
Baktığında sana tüm o kapılarım,
Açtığı zaman ardına kadar benliğini,
Sanki ruhumu avuçlarcasına şehrime gelirsin.
Söyle bana, niçin öfkelenirsin?
Bir şair bilir böylesini,
Bir şair bilir, neden döküldüğünü bir denizin.
Baktığı zaman her bir damlasına.
Söyle bana mavi,
Gökte ve yerde,
En çok kime gelirsin?
Bir şair bilir böylesini.
Bir şair bilir. “
Lusin, seni bir denize bakarken gördüm o gün. Bakışlarınla denizi kucaklıyor gibiydin. Bir şair bilirdi böylesini, öylece yazdım bir kağıda. Günler geçerken eline vermek için. Biliyorsun, sana yazmasam ben fırtınalı bir yaprak olurum denizinde. Sevgili Lusin, seni çok yorgun görüyorum. Neden böylesin? Her zaman bir yıldızdan aşağıya doğru sarkıtıyorsun kendini. Saklanıyorsun, Saklanıyorsun. Neden gözlerini kapatıyorsun? İnsanlar bu kadar mı korkutuyor seni? Oysaki küçük gülüşlere muhtaç kalan bir sen vardı öncesinde. Şimdi neden gülmezsin? Söyle bana, yaşayacağımıza dair söz vermiştik birbirimize. Neden oynayamıyorsun bu küçük oyununu? Sen değil miydin bir kuşa bakıp gülümseyen? Şimdi neden doldurur o küçük gözlerini? Ah, Lusin. Sen ve ben küçük bir parçasıyız bu ayın. Bir süre uzaklaş olduğun yerden ve bir bak o köşene. Ne kadar da küçülüyor değil mi olduğu yerde? Peki nasıl olur da her bir gözyaşın daha büyük olur? Sadece bir saniye nefes al ve durdur zihnini. Sensin tüm o kapıları açan, sensin benliğini bir denizde boğduran. Gözlerini aç, Lusin. Orada seni bekleyen bir kağıt olacak. Ne zaman gözlerin kapanırsa, o kağıt oraya düşecek. Ve zamanla yaprakların değişmesi gibi, sen de değişeceksin. Belki daha güçlü geleceksin geri, belki daha küçük. Bil ki, tüm sorunları kucaklayan insandır. Oysaki ben istemiyorum hüzün kokan bir cümleyi defterimde, sen de isteme o gözyaşını mürekkebinde. “Yazıyorum, çünkü varım.” de.
Yazıyorsun, çünkü varsın Lusin. Eskimeyecek bir yaprağı defterinin, hep izleyeceksin cümlelerini. Dizlerin kanayacak ormanında belki, “Anne, bul beni.” diyeceksin. Sen kendini bulamazken. Yapma, Lusin. Sırtındakileri alacağım, seni bir denize bırakacağım öylece. Sadece koşacaksın ve o an göreceksin ellerinde hangi yıldızların olduğunu. Gülümseyeceksin, çünkü ben varım, Lusin. Sen yönünü kaybettiğinde yıldızın olacağım ışığınla. Bir yanın yaşamak isteyecek. Ben de sana bırakacağım o umut kokan cümlemi.
Sadece,
Tut ellerimi, Lusin.
Seni yaşatacağım.
“Bir şair (neyi) bilir!” Neyi bilir Lusin.
“Sen yönünü kaybettiğinde yıldızın olacağım ışığınla.”
İşte bu cümle bilinmeyenin kalbine gelsin.
Kalbimdesin. ❤️
İyi ki bu serinin devamıyla geldin.