1914 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Orhan Veli, ilk okulun son sınıfındayken şiire başladı. Lise de öğretmeni olan Ahmet Hamdi Tanpınar’ın desteğiyle de kalemi iyice kuvvetlendi. Milli Eğitim Bakanlığında tercümanlık yapmaya başladı.
1950 yılında Ankara’da karanlık bir sokakta, belediye tarafından etrafına hiç bir işaret ve lamba koyulmayan bir çukura düştü. Kafasını çarptı. 2 gün sonra İstanbul’da bir arkadaşının evinde beyin kanaması geçirerek hayata gözlerini yumdu.
Garip akımının öncüsü, Türk edebiyatının en önemli isimlerinden, şiirlerindeki özgünlük ve duygusuyla kendisine hayran kaldığımız Orhan Veli Kanık’ı, aramızdan ayrılışının 69. yılında özlem ve sevgiyle anıyor, ölümsüz eserlerinden birkaçını sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyoruz.
- Bir Garip Orhan Veli
İstanbul’da Boğaziçi’nde
Bir garip Orhan Veli’yim
Veli’nin oğluyum
Tarifsiz kederler içindeyim
Urumeli Hisarı’na oturmuşum
Oturmuş da bir türkü tutturmuşum
İstanbul’un mermer taşları
Başıma da konuyor martı kuşları
Gözlerimden boşanır hicran yaşları
Edalım…
Senin yüzünden bu halim.
İstanbul’un orta yeri sinema
Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama
El konuşurmuş, görüşürmüş bana ne
Sevdalım…
Boynuna vebalim
İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim
Bir garip Orhan Veli’yim
- Anlatamıyorum
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epiyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
- Gün Olur
Gün olur, alır başımı giderim,
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.
Şu ada senin, bu ada benim,
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar,
Her bir tüylerinde ayrı telaş!…
Gün olur, başıma kadar mavi;
Gün olur başıma kadar güneş;
Gün olur, deli gibi…