Sevgili Lusin, acımasızca dökülüyor kağıda, içimde tuttuğum tüm hisler kendini bırakmak istercesine. İşte bir ayna karşısında, tüm bunlarla savaşıyor gibiydi. Ruhu neredeydi? Gözlerini kapatınca bu şehrin tüm soğukluğunu içine çekiyor gibisin. Adımların daha yavaş, gülümsemelerin çok. Kendi çukurunda dans etmek böyle bir şey mi? Ellerim çaresiz ve cevaplarını bekliyor. Beni bana anlatır mısın? Fakat bir saniye, sen üzülme.
Bir, Lusin.
Sadece bir saniye.
Belki bir saniye öncesinde gülümsüyordun. Belki de şu anda somurtuyorsun. Hayır, seni güçlü görüyorum. Mutsuzken bile gülümsemelerin seni aydınlatıyor. Işığını hiç söndürme olur mu? Çünkü ben gücümü senden alıyorum. Eğer ki bir ağaç altında dinlenmek istersen, yapraklarım seni koruyor olacak. Sadece bir saniye, tut ellerimi Lusin.
Bir saniye Lusin.
Sadece bir saniye.
Hangi yola ait olduğunu bulmuş gibisin. Korkuyorsun, çünkü bazı şeylerin değişeceğini biliyorsun. Değişmek korkutucu mudur peki? Dün olduğun ‘sen’ ile bugün olan ‘sen’ bile birleşmezken… Tut ellerimi Lusin, çünkü o kapıları birlikte açacağız.
Bir saniye, Lusin.
Korktuğun başka şeyler mi var?
Saate doğru yaklaşıyor gözlerin. Sımsıkı kapatıyorsun kendini. Öyle hızlısın ki, aklının odalarında koşturup duruyorsun hiç durmadan. Kendine gelmek mi bu sence? Ait olmadığın kapıları çalma. Zaman denilen zehire kanma. En önemlisi de, dur Lusin. Sadece bir saniye dur. Görüyorum kendine koştuğun tüm o sokakları. Ellerin mürekkep kokuyor, defterin siyah. Gülümsüyorum, Lusin. Çünkü seni bulmuş gibiyim. Ellerinin ait olduğu yeri biliyorum. Ve sen tüm o kapıları kendine doğru çevirmeyi nasıl başardın? Tüm bunlar olurken ellerin renklere karışıyor bir anda. Gökyüzündeki kuşları izliyorsun ve gülümsüyorsun. Bu sana gerçekten yetiyor mu? Bir kuş gökyüzünde kanat çırptı diye, gülümsüyor musun?
Bir saniye, Lusin.
Sadece bir saniye.
Ellerin toprağı tutuyor çaresizce. Birilerini mi kaybettin yoksa? Evet, gözyaşların çaresizce suluyor toprağı. Ve bir ümit yeşeriyor kalbinden. Yeniden doğacakmış gibi. Her şey tükendiği yerden tekrar doğuyor senin için. Ve sen büyüyorsun. Büyüyorsun, güzel Lusin. “Sonu olacak bir canlıyız biz” diyorsun. “Koşabildiğim kadar koşacağım, düşebildiğim kadar düşeceğim.” diyorsun. Belki de bu yüzden yüzün parlıyor, güzel Lusin. Yolun sonunda birbirimize bakacağız, biliyorum. Birimiz terk edecek içinde bulunduğu şu ruhu ve birkaç kelam çıkacak yaralanmış ruhumuzdan.
Sen bendin.
Ben de sen.
Belki de iki ayrı kişi.
Belki de iki aynı kişi.
Bir saniye, Lusin. Sadece nefes al.
Her şey geçiyor. Ve her şey bitiyor.
Bir saniye, Lusin.
Sadece nefes al.
Ve bu oyunu bitir.
Kalemini ve yazılarını özlemiştik Melisa. Bir saniye de bile özledim, özledik. Nasıl bir betimleyiştir bu? Kimi zaman okur Lusin oluyor, kimi zaman da yazarın iç hisleri oluyor insan. Derin bir nefes aldım, yüreğine sağlık. ❤