Toprak Ana romanda doruk noktasıdır. Bu durum, savaşların acı yüzünü cepheye gidenlerin bizzat savaşanların gözünden değil de arkada onları bekleyenlerin gözünden eşlerini, annelerinin yaşadığı sıkıntıları, zorlukları, çektiği acıları ve duygusal çöküşleri güzel ve yalın, çarpıcı bir üslupla anlatır. Olayda yazar anlatıyı bir çocuğun ağzından anlatır.
Savaş kitabı olmasına rağmen içinde savaş sahnelerini canlı görebilmek mümkün değildir. Savaş ve acıyı cepheden birebir aktarmaz, lakin hiç bahsetmeden bu esere her şey çok başarılı bir şekilde yansır. Cengiz Aytmatov’un tek seferde okunabilecek muazzam eseridir. Kadın, toprak gibidir, özdeştir, anadır. Besler, büyütür. Kitap da Tolganay için (kadın kahraman ) Toprak ana öyle tasvir edilir. Yazar, Tolganayı, ailesindeki tüm erkekleri şehit veren bir evin, yuvanın savaştan önceki mutlu günlerini, huzurunu, savaştan sonrada acıyı hüzün dolu anılarını sunar. Cengiz Aytmatov bu kitabında, yüce gönüllü büyük kadın Tolganay’ın yürek burkan öyküsünü bize sunar, zordur Tolganay gibi, Toprak gibi bir kadın olmak. Toprak ana tüm kadınları temsil eder. Tolganay ana evrensel kadının bir göstergesi, işaretidir. Tolganay gibi daha nice kadınlar tanıyan, gören ve onları anlayan kitaplarında yer veren, bilen, hisseden Aytmatov, bu figürde; savaşı, yıkımı, acıyı, umudu, yalnızlığı yaşayan tüm kadınları bir olarak ifade eder, söyler, sembol kişiliktir. Tolganayı yaşamak kocasını, çocuklarını, ailesini kaybedip hala ayakta durabilmek, direnmek. O topraklarda nice Tolganaylar yaşar, yetişir, büyür ama kimse bilmez anlattıklarını. Kadınıngücü, umudu, dirayeti, inancı, merhameti bu kadar güzel anlatılır, işlenebilirdi ancak. Okunurken, eserde başka türlüsü mümkün müdür? Onca yıldır insanlarla iç içe yasayan Toprak ananın insanların neden savaştığını çözememiş olması da göze çarpan ayrıntılardan biridir. Savaşlarla, yıkımlarla, kavgalar ile kan ile bir yere varılamayacağını Toprak ana romanında Tolganay ana karakteri üzerine kurularak anlatılır.
Sen söyle bana ey Toprak ana insanlar savaşsız yaşayamazlar mı?
Kitapta Tolgonay adlı Toprak gibi güçlü, mücadeleci bir kadın görürüz. Tarlasıyla dertleşmesiyle ona içini açmasına tanık oluruz. Tolgonay küçük bir çocukken toprakla tanışmıştır, dost olmuştur. Önceleri toprakla mutludur, memnundur. Toprağı sürüp, geçimini sağlamaya başlar. Zamanla o da aile bireyleri gibi bir toprak işçisi olur. Hayatını toprakla kazanır. Tolgonay büyür genç bir kadın olur kendisi gibi işçisi olan Suvankul adında bir gence âşık olur, evlenirler. Tarlalarda çalışarak geçimlerini sürdürüp yaşarlar. Tolgonay ve Suvankul’un üç oğlu dünyaya gelir. İsimleri; Kasım, Maysalbek ve Caynak’tır. Tolgonay ve Suvankul bundan sonraki görevleri hayatları çocuklarının geleceği, yaşamı içindir. Tüm çabaları bu yöndedir. Çocuklar büyür, birer genç delikanlı olurlar. Kasım babasına benzer, traktör sürer. Maysalbek, öğretmen olmak için köy okulunu bitirip şehre gider ve en küçük çocuk Caynak bir kurula başkan olur. Bir müddet sonra Tolganay’ın oğlu Kasım evlenir. Aliman adında bir gelin gelir eve, Tolgonay gelinini kızı gibi sever, sahip çıkar. Bir anne, kadın şefkati ile sarar. Tolgonay, Suvankul, Kasım ve gelin Aliman hasat zamanlarını tarlada, bahçede beraberce el birliği ile ailece çalışıp hayatlarını geçirirler. Mutludurlar her şey bir düzende seyrinde devam ederken Bir gün kara bir haber savaş çıktığı haberini alırlar. Güzel giden tüm her şey bundan sonra kötü gider, felaket gelmiştir. Köydeki erkekler askere çağrılır. Kasım da gider, Kasım’ın ardından da ailedeki diğer erkekler, bütün ailedekiler savaştadır. Kadınlarda, köyde yalnız amansız bir savaşa esir olurlar. Tarla ekme işleri, tarım, çift, bağ, buğday hasadı, hayvanlar kadınların eline kalır. Bir yandan da cepheye yemek, erzak, cephane sorunu mücadele ederler. Kadınlar, umudunu yitirmezler, güçlüdürler, umutludurlar. Savaş tüm hızıyla devam ederken, cephedeki erkek yetersizliği baş gösterir.
Zaferin gelmesi yakındır, fakat sıkıntılar çok büyüktür. Acılar yıkıma uğramıştır. Kadınlar direnir, bir süre sonra savaş sona erer. Cephelerden gelen, evlerine dönen askerler işlerin başında tarlalarda çalışmaya başlarlar. Savaşın izleri yavaş yavaş silinir, fakat Tolgonay gelini için üzülür. Onun evlenmesini ister, ancak Aliman evlenmez. Güz aylarında sürülerini otlatmaya gelen bir çoban, Aliman’ı hamile bırakır bir süre sonra, Aliman hastaneye götürülürken yolda doğum yapar. Bebeği dünyaya gelir ve bir oğlu olur. Aliman hayatını kaybeder. Tolgonay ismini Canbolat koyar torununun. Torununa sarılır, onunla hayata yeniden tutunur, yine zor şartlar altında büyür torunu. Bütün bu olaylara bitmeyen bir kıtlık ve açlık eşlik eder, zorluklar hiç bitmez. Tolganay’ın sık sık dertleştiği sırrını, derdini her şeyin başladığı ve bittiği kaynak olan Toprak Anaya anlatır. Toprak gizli ve tek dostudur ananın sırdaşı, ailesi…
Toprak Ana romanında; insanın çok büyük paralara, mutluluklara ihtiyacı olmadığını, küçük mutlulukların yeteceğini, toprak üstünden geçim sağlayarak, üreterek, çalışarak ailesiyle, çocuklarıyla ilgilenerek mutluluğa ulaşabileceğini anlatır. Sadeliği, mutluluğu Cengiz Aytmatov’un savaş karşısında duruşu, fikri, tavrı şöyle belirir: “İnsanlar ne zaman bir savaş başlatacak olsa onlara şöyle diyorum: ‘Durun! Kan dökmeyin!’ Şimdi de tekrar ediyorum: ‘Ey dağların, denizlerin öbür tarafındaki insanlar, siz ki mavi göğün altında yaşıyorsunuz, savaş neyinize gerek?” cümlesi ile gözler önüne serilir.
Olaylar bir çocuğun ağzından değil, Tolgonay Ana tarafından aktarılır…