2.9 C
İstanbul
Çarşamba, Şubat 5, 2025

Güldüren Adam Kemal Sunal

10 Kasım 1944’te annesi Saime Hanım ve babası Mustafa Bey’in ilk çocuğu olarak İstanbul’da dünyaya geldi. Ama o doğum gününü Atatürk’e saygı sebebiyle hep 11 Kasım’da kutladı.

Bazen dış dünyayla tüm bağını koparacak kadar içine kapanık bir çocuktu. Ancak yine de her çocuk gibi yaramazlıklarıyla meşhurdu. Dar gelirli bir ailenin en tezat üyesiydi.

OYNADIĞI FİLMLER

1972 Tatlı Dillim
1973 Oh Olsun
1973 Güllü Geliyor Güllü
1973 Canım Kardeşim
1973 Yalancı Yarim
1974 Salak Milyoner
1974 Köyden İndim Şehire
1974 Mavi Boncuk
1974 Hasret
1974 Salako
1975 Şaşkın Damat
1975 Hanzo
1975 Hababam Sınıfı
1975 Hababam Sınıfı Sınıfta Kaldı
1976 Tosun Paşa
1976 Süt Kardeşler
1976 Sahte Kabadayı
1976 Meraklı Köfteci
1976 Kapıcılar Kralı
1976 Hababam Sınıfı Uyanıyor
1977 Sakar Şakir
1977 Şabanoğlu Şaban
1977 İbo ile Güllüşah
1977 Hababam Sınıfı Tatilde
1977 Çöpçüler Kralı
1978 Yüz Numaralı Adam
1978 Köşeyi Dönen Adam
1978 Kibar Feyzo
1978 İyi Aile Çocuğu
1978 İnek Şaban
1978 Avanak Apti
1979 Umudumuz Şaban
1979 Şark Bülbülü
1979 Korkusuz Korkak
1979 Dokunmayın Şabanıma
1979 Bekçiler Kralı
1980 Zübük
1980 Gol Kralı
1980 Gerzek Şaban
1980 Devlet Kuşu
1981 Üç Kağıtçı
1981 Kanlı Nigar
1981 Davaro
1982 Yedi Bela Hüsnü
1982 Doktor Civanım
1983 Tokatçı
1983 Kılıbık
1983 En Büyük Şaban
1983 Çarıklı Milyoner
1984 Şabaniye
1984 Postacı
1984 Ortadirek Şaban
1984 Atla Gel Şaban
1985 Sosyete Şaban
1985 Şendul Şaban
1985 Şaban Pabucu Yarım
1985 Keriz
1985 Katma Değer Şaban
1985 Gurbetçi Şaban
1986 Yoksul
1986 Tarzan Rıfkı
1986 Garip
1986 Deli Deli Küpeli
1986 Davacı
1987 Yakışıklı
1987 Kiracı
1987 Japon İşi
1988 Uyanık Gazeteci
1988 Sevimli Hırsız
1988 Polizei
1988 Öğretmen
1988 İnatçı
1988 Düttürü Dünya
1988 Bıçkın
1989 Zehir Hafiye
1989 Talih Kuşu
1989 Gülen Adam
1990 Koltuk Belası
1990 Boynu Bükük Küheylan
1990 Abuk Sabuk Bir Film
1991 Varyemez
1999 Propaganda

Maziye ufak bir yolculuk: Teoman’dan Serseri

Sizleri yıllar öncesine, müziğin kaliteyi doruklara taşıdığı günlere götürelim dedik… İyi dinlemeler!

Bunlar güzel günlerimiz
Daha beter olacak her şey
Dünya zaten yalan dolan
Kaderden kaçamaz insan
Vurulmuş kalbinin ortasından


Aynaya bakmam kendimi bilmem
Hayat acıtınca dünyayı sevmem
Ne yazık ki tek tabanca
Serseri doğdum serseri öleceğim…

Sohrab’ın Yeryüzüne Mirası

Sohrab Sepehri (Iranian, 1928-1980)

Annemin sessiz geceleri için!

Kaşan şehrindenim
Fena sayılmaz halim,
Bir lokma ekmeğim var, biraz aklım,
İğne ucu kadar da zevkim.
Annem var, ağaç yaprağından daha güzel,
Dostlar, akan sudan daha iyi…

Sayısız yıldızın altında tomurcuklar açan saf bir güzelin, buram buram merhamet kokan mısralarına sığındım. Kimi zaman topraktan şefkat diledim, kimi zaman suya kulak verdim…

Ey gökyüzüne şefaat eden kanlı toprak! Suyun ayak sesini işit; dünyaya iyilik meyvelerini bahşet. Çünkü, sen zifiri karanlığın da şahidi, güneşin de habercisisin…

Ve Allah, burada yakındadır,
Şebboylar arasında, uzun çamın altında
Suyun bilincinde,
Bitkilerin kanununda.

Ben müslümanım.
Kıblem bir kırmızı güldür,
Namazlığım bir pınar,
Mührüm ışıktır,
Ova seccadem.
Penceremi titreştiren ışık ile abdest alırım.
Namazımın içinden ay geçer, tayf geçer,
Namazımın bütün zerreleri billurlaşır,
Namaz kaybolur taş görünür,
Rüzgâr, selvilerin üstünde ezan okuduğunda,
Namaz kılarım ben.
Otların tekbirinden sonra,
Denizdeki dalganın kamedinden sonra
Namaz kılarım.

Tanırım, ne deruni bir sancıdır bu, etrafımı alev alev saran… Ne aşılmaz bir buhrandır genzimi yakan. Oysa ben, denize fısıldadım sevdayı, şefkati, merhameti. Masmavi deniz ne kirli; ne kanlı gizlerle dalgalanıyor…

Kâbem su kıyısında,
Kâbem akasyaların altındadır.
Kâbem bir esinti gibi bahçeden bahçeye,
Şehirden şehre gider.

Hacerülesvetim bahçenin aydınlığıdır.

Kaşan şehrindenim.
İşim resim yapmaktır.
Bazen bir kafas boyar,
Size satarım.
Orda mahpus çayırkuşu, sesiyle
Yalnız gönlünüzü tazelesin diye.
Bu bir hayal, bu bir hayal, …
Biliyorum,
Tuvalim cansızdır,
İyi biliyorum,
Çizdiğim havuz balıksızdır.

Kurumuş kayısı ağaçlarından, yeşermeye küsmüş menekşelerden topladım umudu… O umut ki, Sohrab’ın en tutkulu portresi. O umut ki, karanlıkta ışıldayan sanatın eşsiz abidesi. Ey Sohrab, eteklerinden dök sevgiyi! Yeryüzü aşk görsün, merhamet görsün ki; toprakta kanlı ayaklar gezinmesin, su artık kirlenmesin…

Kaşan şehrindenim.
Soyum belki
Hint’de bir bitkiden gelir,
Belki “Sialk” toprağından yapılmış bir çömlekten,
Soyum belki de
Buharalı bir fahişeden gelir.

Babam, kırlangıçların iki kere gelmelerinden önce,
İki kardan önce
Babam terastaki iki uykudan önce,
Babam zamanlar önce ölmüştü.
Babam öldüğü zaman, gökyüzü maviydi.
Annem birden kalktı uykudan, kızkardeşim güzelleşti
Babam öldüğü zaman, bekçilerin hepsi şairdi.
Kaç kilo kavun istiyorsun? Diye sordu manav bana.
Sordum: Gönül hoşluğunun gramı kaça?

Baba Parası Filminden İlk Fragman

Yönetmen koltuğunda “Ailecek Şaşkınız”, “Çalgı Çengi”, “Düğün Dernek” gibi filmlerden de hatırladığımız Selçuk Aydemir’i görüyoruz. Selçuk Aydemir olur da Murat Cemcir ve Ahmet Kural olmaz mı hiç? Tabii ki var.

Bu filmde baba mirası peşine düşen bir aileyi göreceğiz. Aksiyon, komedi, macera… Ne ararsanız var bu filmde. Murat Cemcir ve Ahmet Kural’ın olduğu bir filmin de normal olması tabii ki beklenemez.

Filmde çok farklı mekanlarla da karşılaşacağız. Bunlar komedi filmlerinde pek de alışık olmadığımız mekanlar olsa gerek. Mekanları söylecek olursak : Üç farklı mezarlık, cami ve hastane şeklinde ifade edebiliriz. Film seyircisiyle 1 Ocak 2020’de buluşacak. Yeni yıla bol bol kahkaha ile gireceğiz desenize.

Yiğidim Aslanım

Ayrılıkların en acısını yaşadık yıllardan 1938’di, aylardan Kasım. Günlerden 10’du, saatler 09.05 te dondu kaldı. Bizler, Türk Milleti’nin fertleri, gencimiz, yaşlımız, yeni doğanımız ve hatta çoktan yitirdiklerimiz bile derin bir acıyla sarsıldık. Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, Ulu Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ümüzü, başöğretmenimizi sonsuzluğa uğurladık. Fikirlerini, ilkelerini, inkılaplarını bir gün bile unutmadık.

‘Benim naçiz vücudum, bir gün elbet toprak olacaktır. Fakat Türkiye Cumhuriyeti, ilelebet payidar kalacaktır.’ dediği gibi Ata’mızın, bizler de Cumhuriyet’i sonsuza dek yaşatmak için elimizden geleni yapacağız. Çocuklarımıza veatorunlarımıza senin ileri görüşlülüğünü, zekanı, saygınlığını anlatacağız. Seni hiç bir zaman unutmayacağız Ata’m. Sen rahat uyu.

Hayattaki En Büyük Ders – Öğretmenim Mori’yle Salı Buluşmaları

24 saat okuyanlar için olmazsa olmazımız, yol arkadaşımızdır kitaplar. Biz kitapseverler, bulduğumuz her fırsatta, yarattığımız her boşlukta, iş yerinde molada, okulda teneffüste, otobüste ışıklar kapandığında kendi lambamızla okur ve kendimizi buluruz. İşte bende iz bırakan başucu kitaplarımdan birisi, Mitch Albom’un en çok satan kitabı: ‘Öğretmen’im Mori’yle Salı Buluşmaları’

Unutamadığı öğretmeni Mori’yi her salı ziyaret eden öğrencisiyle Mori arasında geçen bilgelik dolu diyaloglardan hem çok etkilenecek hem de çok şey öğreneceksiniz.

‘Birbirinizi sevmezseniz yok olursunuz.’ diye öğütleyen Mori’yle tanıştığınıza çok memnun olacaksınız.

Aman Diyelim Bunları Bilelim: Burçlar Öfkelenince Ne Yaparlar?

Burcunuza göre sinirlenince neye nasıl tepki verdiğinizi hiç düşündünüz mü? Kimimizde çoğunlukla olmasa da, bazen sinirlenince ortalığı tabiri caizse kan gölüne çevirdiğimiz zamanlar oluyor. Balık burcu sinirlenince ne yapar? Kova burcu sinirlenince ne yapar? İkizler sinirlenince ne yapar? Bu ve bunun gibi burçların sinirlenince verdiği tepkileri sizler için derledim.

Koç Burcu

Kesinlikle en çabuk sinirlenen burçlardan biridir. Ve sinirlendiği an gözü hiçbir şeyi görmez, bağırıp çağırmaya başlarlar. Ama bir o kadar da şaşırtıcı olan özellikleri ise çok çabuk sakinleşmeleri. N’olduğunu anlamazsınız bile. Koçlar affetmeye ve unutmaya en yatkın burçlardan biridir.

Boğa Burcu

Üzülmek, kırılmak istemiyorsanız boğa burcuna yamuk yapmayın deriz. Sinirlendiklerinde gözleri alev alev yanan bir burçtan bahsediyoruz sonuçta. Aşırı kin beslerler ve şu dillerinin sivriliği yok mu tam bir baş belası. Çoğu zaman tartışmadan sonra sizlere kibar olabilirler ama şunu baştan belirtelim onlarla olan ilişkilerinizi eski hâline çevirebilirim rüyasına kapılmayın diyelim size, bu imkansızın can bulmuş hâli çünkü.

İkizler Burcu

İkizler insanı adeta konuşmak için yaratılmıştır diyelim sizlere. Sinirlenince bir araba dolusu laf işitmeye hazır olun derim. Sizi asla konuşturmazlar, susturma çabasına da girmeyin bence çünkü bunlar insan görünümlü pençeli kediler. Sizi her an çizebilirler. Ama gelin görün ki uzun süre kızgın kalamazlar, bu yönden şanslısınız.

Yengeç Burcu

Su grubunun en sakin burçlarından biri olan yengeç tatlı, sevgi dolu, ve anlayışlı bir burçtur. Size verdiği değeri sizden alamadıklarını fark ettiklerinde çabuk kırılırlar, içlerine kapanırlar ve tartışmadan uzaklaşırlar. Duygularını kendilerine yakın hissettikleri birine anlatır ve rahatlarlar. Tabii sonra tekrar vıdı vıdı etmeye başlayabilirler. Sevdiğiniz biriyse nazını çekin derim sizlere.

Aslan Burcu

Nedir bu aslanlardan çektiğimiz ya. Sinirlendiklerinde kır annem kır. Biz şeytan taşlama duvarınız mıyız ey aslanlar?! Lafı pat pat yüzüne söylerler ve kırıldın mı umurlarında değildir. Bu arada sizi arkalarında bırakıp da gidebilirler. Size tavsiyem boşverin. Nazlarını çekmek için mi geldiniz dünyaya. Burada aslan yoktur umarım…

Başak Burcu

Sinirlendiğinde duvarlarını amele gibi örmeye başlarlar. Ardına saklanır ve sizin gelip bir şeyleri fark etmenizi isterler. Başak burcu sevgiliniz varsa umarım bu sinirlenme durumlarını fark edecek kadar zekisinizdir çünkü fark etmediğiniz takdirde kalbinizin tam ortasına nişan alındığını belirteyim sizlere. Etrafında ne varsa fırlatır, dağıtır, sinirini çıkarmaya çalışır. Unutmayın siz bu ilişkide iki kişi değilsiniz, başağın öfkesiyle beraber üç kişilik bir ilişkiniz var. Kolay gelsin…

Terazi Burcu

Uzlaştırıcı bir yapıya sahipler hatta çok çok kötü bir şey olmadığı takdirde öfkelerini içlerine atarlar. (Tabii bana soracak olursanız yaptıkları iyi değil milletin dert küpü müsünüz?! Kendinize gelin). Düşünün yani sinirliyken sarf ettikleri sözler bile kaçarken haykırdıkları sözler oluyor. Ama teraziler çok fazla incitirseniz sizi kara kaplı defterlerine yazmaya başlarlar diyelim, kindardırlar bu konuda…

Akrep Burcu

İnanın hiç olumsuz bir şey söylemek istemiyorum hakkınızda sevgili akrepler. Çünkü hep ezilen, imajı çizilen ve kötü gösterilen burçların başında geldiniz. Hatta sırayı inatla kimseye kaptırmadınız, azminizden dolayı tebrikler… Ama yine de şunları eklemek istiyorum: Eğer bir akreple karşı karşıya geldiyseniz vay hâlinize… O ne entrikalar kurar ne dönme dolaplar çevirir kafasında ah ahh. Sinirlendiğinde gözü hiçbir şeyi görmez. Dili zehir gibidir her şeyi püskürtebilir üzerinize. Dikkatli olun bence. Baktınız olmuyor resti çek kardeşim, sen yoluna ben yoluma diyeceksin akrebe, tabii sokulmaya meraklı değilsen…

Yay Burcu

Bunlar yangına körükle gidenlerden. Sinirlenince her şeyi söylerler, seni tahrik ederler, abartma konusunda master yapmış bir burçtan söz ediyorum sonuçta sizlere. Eğer tartışmaya girdiyseniz gazanız mübarek olsun diyorum. Çünkü o kavga bitmeden seni salmaz. Yani öyle ki bırakıp gidersin gelince hâlâ konuşuyordur vıdı vıdı, kafanızı şişirirler. En iyisi bugünün kavgasını yarına bırakmayın diyorum.

Oğlak Burcu

Onlara n’apıyorsanız yapın yalan söylemeyin diyorum. Çünkü bir kalemde silebilirler. Çok sakin bir burç olarak bilinirler ama sinirlendiklerinde öfkesini yüzünüze kusar. Sözlerini kaldırmak zordur gerçekten. Yani o an keşke tır geçseydi üzerimden de bunları duymasaydım diyebilirsiniz. Değişik bir kafaları var bu arkadaşların. Kavga sonrası yalnız kalmanın cılkını çıkarabilirler. Ama kafaları yerine geldiğinde çoğunlukla arada sorun kalmıyor, şanslısınız…

Kova Burcu

Tartışmalara karşı en tahammülsüz burçlardan biridir kova. Çünkü kızdıklarında direkt oradan uzaklaşmak isteyeceklerdir ama eğer uzaklaşmazlarsa bilin ki bu bittiğinizin resmidir. Bu burca mensup insanların, kızdıklarında sizi çok iyi bir şekilde görmezlikten gelebilme gibi özel güçleri var mesela. Seni pes ettirir ama kendileri hâlâ bir triplerde olabilir yani. Bunun dolayı duvarla, masayla, onunla, bununla tartışın ama bir kovayla asla!

Balık Burcu

Kova burcu gibi ilk başta kaçmak ister. Bir zarar veya onarılmayacak bir hata yapmamak için. Ama eğer bunu başaramazlarsa kendilerine zarar verirler. Ah balıklar neden milletin derdinin cefasını çekiyorsunuz?! Bırak ne halleri varsa görsünler, sen daha önemlisin…

Peki Balık Burcunu ve Diğer Burçları 2022 Yılında Neler Bekliyor?

Jüpiter’in Balık Burçlarına, Yükselen Burçlarına Göre 2022’Deki Etkileri!

Jüpiter Balık Burcunda! Jüpiterin Balık Burcuna Etkileri 2022 Yılında Neler Olacak?

Tereddüt Etme, Cesaret Et

Hayatın her alanında acabalarla karşılaşmamız olası. Tam ilk adımı attığımızda ikincisinden endişe duymak, emin olduğumuz bir konuda bile şüphe etmek mümkün. Fakat bizim konumuz işin bu tarafı değil. Mottomuz olan ‘Tereddüt etme, cesaret et’ felsefesiyle ünlü düşünürlerin cesaret üzerine söyledikleri anlamlı cümleleri sizlerle paylaşmaktan mutluluk duyuyorum.

  • Hep denedin. Hep yenildin. Olsun. Yine dene. Yine yenil. Daha iyi yenil.
    Samuel Beckett
  • Baktın olmuyor. Olana kadar bakacaksın.
    İlhan Berk
  • Bildiğim en cesaret verici gerçek, insanın bilinçli bir çabayla yaşamını yüceltme yeteneğidir.
    Henry D. Thoreau
  • Bu dünyada yol alan kişiler, ayağa kalkıp istedikleri koşulları arayan ve bulamadıklarında yaratan insanlardır.
    George Bernard Shaw
  • Cesaret bulaşıcıdır. Cesur bir adam ayağa kalktığı zaman, diğerlerinin omurgaları da sertleşir.
    Billy Graham
  • Senin almaya cesaret edemediğin riskleri alanlar, senin yaşamak istediğin hayatı yaşarlar.
    Sokrates
  • Daha önce hiç sahip olmadığın bir şeye sahip olmak istiyorsan, daha önce hiç yapmadığın bir şey yapmalısın.
    Nossrat Peseschkian

Ömer Hayyam’dan ‘Rubailer’

Tertemiz geldik yokluktan kirlendik;
Sevinçle geldik dünyaya, dertlendik.
Ağladık, sızlandık, yandık, yakındık;
Yele verdik ömrü, toz olup gittik.

‘Muhteşem Kitap’ diye isimlendirilen ve günümüze kadar birçok badirelerden geçen eser, Sabahattin Eyüboğlu’nun çabalarıyla Ömer Hayyam’ın dünyasını bizlere açıyor. Okurken; Doğu’da dilden dile ün salan, gelecek nesillere keyfe keder bir rahatlıkta aktarılan, sarsıcı ve bir o kadar da etkileyici bir üslupla karşılaşacaksınız. Tanrı kavramını birçok dörtlükte; bilinmezlikle, bazen inkar ile ve bazen de umursamaz bir tavır ile sorgulayan Hayyam, her kesimden insanı kendine hayran bırakmayı başarmıştır…

Dünya üç beş bilgisizin elinde;
Onlarca her bilgi kendilerinde.
Üzülme; eşek eşeği beğenir:
Hayır var sana kötü demelerinde.

Ne güzel gün! Hava ne sıcak, ne serin;
Bir bulut, tozunu siliyor bahçemin;
Bülbül coşmuş, sesleniyor sarı güle:
Şarap iç şarap da yüzüne renk gelsin!

Keyifli okumalar dileriz… Rubailer ve Ömer Hayyam hakkında daha detaylı bilgi edinmek için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz.

https://www.24okur.com/titanikde-batan-muhtesem-kitap/

Bin Şairin Yanarak Anlattığı Olgu: Aşk

“Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim, sensiz boğazımdan geçmiyor.” Ahmed Arif’in bu dizeleri, okuduğum en anlamlı aşk sözlerinin başında gelir. Artık günümüzde kimse kimseye tahammül edemezken, sahip olduğumuz maddi ve manevi şeyleri paylaşmaktan imtina ederken, gördüğümüz yüzlerden sıkılmaya meyilliyken, “Her gün aynı çorba içilir mi?” diye pekiştirecek sorularımız da varken üstelik, Ahmed Arif’in bu dizeleri ‘Aşk’ denildiğinde hemen aklıma geliverir.

‘Çünkü ne kadar mutlu ettiysek o kadar yalnız kaldık’ der tüm zamanların en iyi aşk şairlerinden Cemal Süreya. Ben bu dizeye de hak veririm çoğunlukla. Yaşanmışlıklar göz önüne alındığında, fedakarlık yapan tarafın hep kaybedeceği kanısına varılmıştır ki, çok yakın iki dost olan Ahmed Arif ve Cemal Süreya aşktan yana yaşadıklarından farklı çıkarımlar elde etmişlerdir. Tıpkı aynı şeyleri yaşayan bizlerin bile farklı sonuçlara vardığımız gibi…

Elif Şafak ise şöyle anlatacaktır hislerini; ‘Aşktan yana yaşadıklarımı bilseydin eğer, hala sevebiliyor olmama aşık olurdun.’ Sahi siz de hiçbir daha sevemeyecek duruma geldiğinizi hissettiniz mi? Peki sizce geçmiş de yaşadığımız acı tecrübeleri, yeni tanıdığımız insanlara mal etmek doğru mudur? Aşktan yana canı yanmış bir kadın, karşısındaki kişiden onu sevebildiği için bir tebrik bekliyor gibi. Bazen bizlerde bu bencilliğin ortasında buluveririz kendimizi.

“Ben birini sevmiyordum
O da beni sevmiyordu.
Bir gün bir yerde randevulaştık
Ben gitmedim, o da gelmedi.”

Özdemir Asaf’ın içinde mutlak bir ironi olduğuna inandığım bu dizeleri ise, gerçeklikten ziyade hayali bir sevgiyi anımsatır bana. Ve her okuduğumda, şairin yalnızlığını hissederim. Peki ya siz bu dizelerde ne hissediyorsunuz?

Ve duygusal karmaşaların içindeyken, benim neden bir ilişkim yok? Ben neden yalnızım? Beni kimse sevmeyecek mi? Gibi sorularla boğuşurken insanı anlamlı bir şekilde Sabahattin Ali’nin şu dizeleri kendine getiriyor. “İnsan dünyaya sadece yemek, içmek ve koynuna birini alıp yatmak için gelmiş olamazdı. Daha büyük ve insanca bir sebep lazımdı.”

Bin şair yanmış da farklı farklı anlatmış hislerini. Sizlerde kendi hikayenizi yazmanız dileğiyle…

Nil Karaibrahimgil’den Ders Niteliğinde Bir Kitap: Kelebeğin Hayat Sırları

Herkesin hayat tecrübesi farklıdır. Aynı şeyleri yaşayanların bile aynı olaylardan çıkarımları farklıdır. Nil Karaibrahimgil hem şarkılarındaki kendine özgü sözleri, hem renkli kimliği hem de duyarlı yapısıyla hep beğendiğim bir isim olmuştur. Yine kendi dünyasından bolca izler taşıyan, onlarca farklı hikayeden oluşan, yaşamın içinden geçerken hem dersler çıkaracağınız, hem de keyifle okuyacağınız kitabı ‘ Kelebeğin Hayat Sırları ‘ nı baş ucunuza koymak isteyeceksiniz.

Kişisel gelişime meraklı, başkalarının öykülerine şahitlik etmeyi seven, mottolara ve ilhama inanan arkadaşlar, bu kitap sizin için.

Unutmayın, ders siz öğrenene kadar devam eder…

Pozitif Düşün, Gülümseyerek Yaşa

Kendini mutsuz mu hissediyorsun? Kaygılı, endişeli misin? Her gün seni huzursuz edecek olaylar mı yaşanıyor? Haydi, bu yazı tam senin için. Unutma her gün bir motto bakış açınızı değiştirir. Gülümseyerek yaşamak senin de hakkın 🙂

  • Kendimi derinden seviyorum, kabul ediyorum ve onaylıyorum. Ben çok değerliyim.
  • Benim zihnim güçlü bir iyileştirme aracıdır. Her sorun bana öğrenmem gereken bir ders verir.
  • Artık hayatıma beni strese sokacak, değersiz hissettirecek insanların yerine; beni mutlu edecek, beraber güleceğim insanların girmesine izin veriyorum.
  • Mucizeler ona inananların başına gelir.

Piano ustası Evgeny Grinko’dan Huzur Verici Bir Şarkı: Valse

Sevdiğin adamın gözlerine bakar gibi, aşık olduğun kadının saçlarını okşar gibi, ananın ellerini tutar gibi, bir çocuğun kahkahasını duyar gibi insana betimlemesi zor duyguları anımsatan bir şarkı. Konuşmadan da anlaşabilmenin, sözsüz de iletişim kurabilmenin en yalın hali sadece piyanonun tuşlarında. Unutmayın, bazen bir şarkıyla değişir her şey. Ve konuşarak iletişim kuramayanların dünyasında şifa gibi gelir bazı şarkılar. İşte onlardan biri. İyi dinlemeler.

Didem Madak’tan Aşk Üzerine Çarpıcı Bir Şiir: Siz Aşktan N’anlarsınız Bayım

Didem Madak, yeni nesil şairlerin en etkileyicilerindendir. 41 yaşında sona eren hayatının ardından sonsuza dek unutulmayacak şiirler bırakan bir isim. Siz Aşktan N’anlarsınız Bayım ise okuyanların boğazını düğümleyen şiirlerinden sadece bir tanesi. Aşktan canı yanmış, belki de aşka inanmayanlar için…

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum…
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!

Allah’la samimi oldum geçen üç yıl boyunca
Havı dökülmüş yerlerine yüzümün
Büyük bir aşk yamadım
Hayır
Yüzüme nur inmedi, yüzüm nura indi bayım
Gözyaşlarım bitse tesbih tanelerim vardı
Tesbih tanelerim bitse göz yaşlarım…
Saydım, insanın doksan dokuz tane yalnızlığı vardı.
Aşk diyorsunuz ya
Ben istemenin allahını bilirim bayım

Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım

Süt içtim acım hafiflesin diye
Çikolata yedim bir köşeye çekilip
Zehrimi alsın diye
Sizin hiç bilmediğiniz, bilmeyeceğiniz
İlahiler öğrendim.
Siz zehir nedir bilmezsiniz
Zehir aşkı bilir oysa bayım!

Ben işte miraç gecelerinde
Bir peygamberin kanatlarında teselli aradım,
Birlikte yere inebileceğim bir dost aradım,
Uyuyan ve acılı yüzünde kardeşimin
Bir şiir aradım.
Geçen üç yıl boyunca
Yüzü dövmeli kadınların yüzünde yüzümü aradım.
Ülkem olmayan ülkemi
Kayboluşumu aradım.
Bulmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.
Bir ters bir yüz kazaklar ördüm
Haroşa bir hayat bırakmak için.
Bırakmak o kadar kolay olmasa gerek diye düşünmüştüm.

Kimi gün öylesine yalnızdım
Derdimi annemin fotoğrafına anlattım.
Annem
Ki beyaz bir kadındır
Ölüsünü şiirle yıkadım.
Bir gölgeyi sevmek ne demektir bilmezsiniz siz bayım
Öldüğü gece terliklerindeki izleri okşadım.
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Acının ortasında acısız olmayı,
Kalbim ucu kararmış bir tahta kaşık gibiydi bayım.
Kendimin ucunu kenar mahallelere taşıdım.
Aşk diyorsunuz ya,
İşte orda durun bayım
Islak unutulmuş bir taş bezi gibi kalakaldım
Kendimin ucunda
Öyle ıslak,
Öyle kötü kokan,
Yırtık ve perişan.

Siz aşkı ne bilirsiniz bayım
Aşkı aşk bilir yalnız!

Didem Madak

Mapusluk Aşka Engel Değil: Piraye’ye Mektuplar

Nazım Hikmet… Gelmiş geçmiş en büyük Türk şairlerinden. Kalemi kadar, yaşamı, aşkları da güçlü olan mavi gözlü bir dev. 1933 yılında ceza evine girdiğinde elini tutan Piraye’ye, 1950 yılında ceza evinden çıkana kadar yazmış olduğu mektupların bulunduğu, benim baş ucu kitaplarımdan biridir ‘Piraye’ye Mektuplar’. Hem şairin mapushane şartlarında yaşadığı zorlukları, hem aşkın kaleme düşmüş halini, hem de Nazım’ı anlayabileceğiniz bu kitaptan kalbime dokunan alıntıları sizlerle paylaşıyorum.

  • Şiir yazmak istiyorum: İçli, ağır hapishane şiirleri. Fakat sen aklıma geliyorsun hazin sevgi-ayrılık şiirleri doğuyor içimden. Halbuki bilirsin ben sana ait şiirleri yazmak değil yalnız sana söylemek isterim. Onlar benim öyle mahrem hislerimdir ki bir sen bir de benden başka kimseler bilmemeli, okumamalı, duymamalıdır.
  • Seninle beraber daha çok yerlere bakacağız nişanlım. Yıldızlara, dost yüzlerine, güzel günlere beraber, yan yana bakacağız. Seni düşünürken ben gençleşiyorum, bacağımın sızısı duruyor. Sen de beni düşünürken genç ol! Kuvvetli ol!
  • Güzel günler göreceğiz. Edison, her şeye rağmen havasız camın içinde ateşin yanacağına nasıl inanmışsa, öyle inanmışım.
  • Hayat çetin şey cicim! Hislerini kaybetmeden onu bir balta gibi yarıp geçenlere ne mutlu.
  • Ben hiç bir şey olmayabilirim. Hatta şairliğim bile bir yıldız parıltısı olabilir. Fakat muhakkak ki bir şeyim, aşığım karıcığım.
  • Sevgilim, birtanem. Hep rüyalarımda, aklımda, fikrimdesin. Dünyanın en güzel kitabını okur gibi seni düşünüyorum. Seni düşünerek geçen vakit, yer yüzünün en güzel musikisini dinlerken geçen vakte benziyor. Seni düşünmek, senin sesini, şeklini gözümün önüne getirmek en büyük saadetimdir.
  • O kadar hiç, o kadar boş, manasız, öyle haksız yere senden uzağım…
  • Senin dertlerin, asabiyetlerin, senin her şeyin benimdir.
  • Elbette saçlarınız kırmızıdır. Gözleriniz bazan yeşil, bazan bal rengi…