Evden apar topar çıkıp kendini bir otobüsün içine atmışsın. Otobüsün içerisinde şoför, yaşlı kadın, bir de sen varsın. Cam kenarına oturmuşsun her zamanki gibi. Yağmur taneleri seni hemen fark etmiş olacak ki bulunduğun koltuğun camına ulaşmaya başlamışlar çabucak. Buğulu camın ötesindeki bulanık arabalara gözün erişiyor; pek net değiller, sadece geçip gittiklerini görüyorsun, her birisinin altında kalıyorsun o esnada. Şoför ise yoluna yavaş yavaş devam ediyor, onun da amacı günü çabucak bitirip hemen evine dönebilmek, senin bu ömrü bitirme sevdan gibi tıpkı. Yaşlı teyze ise karşı koltukta, öksürüyor durmadan, gençken güzel bir kadındır eminsin ama şimdilerde hastane ile ev arası onun hayatı, kimseleri de yok, o kadar yaşlanmak istemiyorsun bu yüzden, buğulu camların ötesindeki arabaların bir tanesinin altında kalmak istiyorsun 30’undan hemen önce. Birkaç dakika sonra iniyorsun otobüsten, yaşlı teyzeyi yalnız bırakıyorsun, şoför zaten yılların yalnızı, o yüzden onu pek de umursamıyorsun. Yağmur olabildiğince hızlanıyor, sen ise şemsiyeni bilerek evde bırakmışsın, tüm yağmur tanelerini acılara bölmüş, vücudunu onlara açmışsın. Bunun karşılığında adımların yavaşlamış, acılar sarmış çoktan seni, ağırlaşmışsın. İnsanlar “bu deli ne yapıyor?” der gibi bakmış o sıra sana, sen aldırış etmemişsin. Şimşekler sabahın eşsiz karanlığını aydınlatırken sen neden senden bu kadar uzakta olduklarını düşünmüşsün, bir sonuca varamamışsın, tıpkı iş yerine vaktinde varamadığın gibi. Geç kalmışsın işe, buğulu camların ötesini gözlerken, tanımadığın yaşlı kadının gençliğini özlerken. Sokaklarda kaybolmuşsun yağmur taneleri eşliğinde, şemsiye sana ağlamış evin bir köşesinde fakat sen onu bilerek bırakmışsın evde , acıya alışsın diye. bir gün kimseler ellerinden tutmaz iken, bir köşede yitip gitmesin diye.
Yüreğine, kalemine sağlık çok güzel bir yazı olmuş… Kayıp gittim okurken ömrümün hızında… ?
Değerli vaktinizi ayırdığınız için minnettarım, dokunabildiysem hislerinize ne mutlu bana ^^
?