Mutlu musunuz? O zaman çok da önemli değil. Mutsuz musunuz? O zaman tam yerine geldiniz!
Peki neden? Tolstoy, Anna Karenina’ya şöyle başlıyor “Mutlu aileler birbirine benzer, mutsuz ailelerin ise kendine özgü bir mutsuzluğu vardır.” Keza sadece ailelerde değil insanlarda da böyledir. Mutlu insanların çoğunun ilginç bir hikayesi yoktur. Mutsuz insanların da çoğunun bir hikayesi vardır. Tabi ki mutlu olup hikayesi olan ya da hiç bir sebep ve hikayeleri yokken mutsuz olanlar az da olsa var. Bu yazıda genel olarak mutsuzluğa değineceğiz, mutlulara karışmaya pek de gerek yok, kimseyi durduk yere de mutsuz etmeyelim şimdi.
Bazen hayatın amacının mutluluğu yakalamak olduğunu düşünebiliriz. Mutsuzluktan şikayet edip hayattan zerre tat almadan paha biçilemez, geri dönüşümü olmayan vaktimizi harcayıp dururuz. Sonuç?.. Şimdi bize mutsuzluğun öcü olmadığını, bir fırsat olduğunu hatırlatmak istiyorum. Mutluluk süreklilik arz eden bir duygu ya da durum olmadığı için aslında herkes mutsuzluğu yaşamıştır. Karıştırılmaması gerektiğini düşündüğüm iki kavram ise mutluluk ve huzur. Huzuru bulmak isteriz ve bu bir çaba ister ve bu gösterdiğimiz çaba da bizim hayat hikayemizi yazar. Ama mutlu olmak bir hedef olmamalı. Burada Wilhem SCHMID’e kulak verelim istiyorum.
“Bugün benim günüm değilmiş!” Bunu diyebilenin talihi yaver gitmiş demektir: Zira birçok insanın kötü günü bir günden fazla sürer. En büyük mutsuzluğu yaşamak onların payına düşer ve bunu kendileri seçmemişlerdir. İnsanları sürekli mutlu olmaları gerektiğine inandırmış bir çağda yaşamak, bu durumu iyice ağırlaştırır. İlan panoları “Mutluluk!” diye bağırır. Reklam spotlarıntolstomidydan “Böyle mutlu olursunuz!” kıvılcımları çakar. Broşürler “Daha fazla mutluluk!” vaat eder. Gezi düzenleyen kuruluşlardan “Mutlu olma garantisiyle” yer ayırtabilirsiniz. “Direksiyonu mutluluğa kırmanın yolları” başlığı atan gazeteler, çok geçmeden hayretle sorarlar: “Niçin daha mutlu değiliz?” Yanlış anlamayın: Sadece hayatta kalmak ve ödevlerin ifası değil de mutluluk olabiliyorsa insanın meselesi, bu büyük bir kazanımdır. Peki ama ya mutluluğun kendisi ödev haline geldiyse? Mutluluk normatif bir anlam kazanmış bulunuyor, yeni bir norm nakşediyor insanın alnına: Mutlu olmak zorundasın, yoksa hayatın yaşamaya değmez.”
Burada yazar insanın mutlu olmak zorunda olmadığından bahsediyor. Bilhassa başkalarına mutlu olduğumuzu göstermek için mutluluk peşinde koşmanın hayatımızı mahveden asıl mesele olduğunu ortaya koyuyor. Önemli olan neye sahip olduğumuz değil, sahip olduğumuzla ne olduğumuz. Bir adamın bin arabası olsa da gözü doymayabilir ama bir çocuk bir kuru dal üzerinde mutluluktan uçup dünyayı dolaşabilir. Tolstoy’a dönecek olursak mutsuzların çoğunun kendilerine özgü hikayeleri vardır. Bu yüzden filmlerin ve kitapların çoğunluğu hep mutsuzları anlatır. Mutsuzsak bizim de ya hikayemiz vardır ya da hayatımızın o kaliteli hikayesini yazma fırsatı elimizdedir. Tabi ki mutlu sonla biten mutsuz hikayeler de vardır ki benim en sevdiklerim onlardır. İnsan bazen acıdan yoruluyor çünkü ve hayata karşı kendini küçücük bir serçe gibi savunmasız hissedebiliyor. Ne olursa olsun mutlu sonlara ihtiyacım var. Önemli olan bu hayat hikayemizi yazarken mutlu olup olmamaktan da öte huzurlu olup olmadığımızdır. Bu konuyu arkadaşımla konuşurken şunu sordu: “Hayallerin peşinden koşmak mutluluğun peşinden koşmak mıdır?” Bu konuda sizlerin de düşüncelerini merak ediyoruz. Konuşurken şöyle demiştim: “Hayallerinin peşinden koşan insan zaten bir sürü başarısızlığı ve mutsuzluğu göze almıştır.” Mutluluğun peşinden koşmak, her şeyi sırf mutlu olmak için yapmak, bir hayali gerçekleştirme çabasından çok daha farklı. Bu video için araştırma yaparken de çok düşündüm mutlu olup olmadığımı. Şu geldi aklıma, bazı anlar olur ki hasret, hüzün kalbimden taşıp burnumu sızlatıp gözlerime birikir, mutlu muyum, bilmiyorum! Huzurlu muyum? Evet. O hasret duygusu, kalbin kamaşması hayattaki en büyük tatlardan biri ama çok acı. Peki bu mutsuzluğumun arkasında bir hikayem var mı? Kesinlikle. Daha da o hikaye devam edecek. Sonra fark ettim ki insan ne kadar mutsuz olsa da huzurlu olduğu sürece hikayesinin sonunda ve aralarında mutluluğu da bulabiliyor. Hayat mutluluğu yakalamakla ilgili değil, hayat onu dolu dolu yaşamakla ilgili, mutluluğu ya da mutsuzluğu umursamadan. İnsanın kendi hikayesini yazması ile ilgili bazen başını belaya sokmasıyla ilgili. Paulo Coelho şöyle diyor; Gemi limanda güvendedir, ama gemiler limanda beklemeleri için yapılmazlar. Mutlu olma çabasını bırakalım da bizim de kaliteli bir hikayemiz olsun.