Bir çocuk anne ve babasından ilk olarak iki şeyi öğrenir “sevginin nasıl gösterileceği ve sorunların nasıl çözüleceği”. Eğer anne ve baba birbirine saygı gösteriyor ve sorunları bağırmadan çözebiliyorsa , çocukta aynı iletişim yöntemini kullanacaktır. İletişim için ayarlanması gereken en önemli özellik “ses tonu” dur. Ses tonunuzun yüksek olması ve bağırışmaların sürekli olması çocuklarda zamanla duyarsızlığa yol açar. Eğer odasını dağıttığında, oyuncağını kırdığında, ödev yapmadığında, kitap okumadığında çocuğunuza bağırıp ; aynı zamanda bir canlıya şiddet uyguladığında ya da küfür ettiğinde de ona bağırıyorsanız çocuk sizin sınırlarınızı / hassas noktalarınızı bilemez. Sesini yüksek kullanmanız sizin “hassas noktanız” olduğunuzu karşı tarafa iletir. Ancak sürekli olarak bağıran , sesini yükselterek iletişim kuran ebeveynlerin yıpranma payı oldukça yüksektir çünkü çocuklar ebeveynleri sürekli bağırdığı için neye az neye çok tepki vereceğini , en çok neye üzüleceğini bilemez. Sürekli olarak bağrışma içinde olan çocukların sağlıklı olduğunu söylemek oldukça güçtür.
Bağırmak çocuklar üzerinde kısa süreli olarak olumlu yanıt verse de uzun süreli olarak oldukça olumsuz etkiler yaratır.
Başlıca olumsuz etkiler :
- Davranış problemlerini daha kötü hale getirir.
- Beyin gelişimi esnasında oluşan dentrit oluşumunu olumsuz etkiler .
- Beyin nöronlarını stres durumuna sokarak kalitesini düşürür.
- Çocuğu depresyona sürükler. (5-6 yıl sonra görülebilecek bir etkidir.)
- Stres yaratarak stres anında algılanan hormonlar dolayısı ile fiziksel sağlığı riske atabilir.
- Kronik ağrılara sebep olur . ( kronik baş ve karın ağrısı bağırma/yüksek ses ile doğru orantılıdır.)
Bu kadar çok olumsuz etkisi varken Türk toplumunda bağırmak çok yaygın bir iletişim türüdür. Ancak bağırmak ileteceğiniz mesajdan daha çok yalnızca sesinizi karşıya iletir. Karşınızdaki kişi sizin söylediklerinizi değil sesinizin tonunu algılar. Pek çok kere sizde yaşamışsınızdır : Karşınızdaki kişi size bağırarak bir şeyler anlatıyordur. Uzun uzun bağırır çağırır ve konuşması esnasında sizin ona ilk dediğiniz “ Bana Bağırma!!” Olur. Çünkü beyin o an hiçbir mesaj almamış yalnızca tehlike durumu sezmiştir. Tehlike sezen beyin ise kendini iletişime kapatır. Dolayısı ile bağırarak karşınızdakine bir şeyler kabul ettirme olanağınız oldukça düşük bir ihtimaldir. Peki ne yapmalıyız ? Uygun iletişim kanalını seçerek doğru sözcükler ile ses tonumuzun dengelenmesi bizim işimizi görecektir.
Çocuğunuz ile iletişime geçerken aynı zamanda onun boy hizasında olmaya ve gözlerine bakmaya özen gösterin. Siz ayakta iken boyunuzun uzun olması karşıdaki çocuğun bilinç altı için bir tehdittir. Verimli iletişim için çocuğunuzun göz hizasına eğilmeniz oldukça önemli.
Özetle ; tartışma esnasında sesiniz değil kelimeleriniz duyulsun. Bu sizin için çok daha rahatlatıcı olacaktır.