Aslında bizler gündemi konuşarak ne yapıyoruz?
Günlük yaşantımızda karşılaştığımız birçok şey sıradan olağan ve alışılmış hâlde hayatımızda yer ediniyor. Bu, bir sabah sporu veya beş çayı kadar basit bir eylem olabilir. Yapılan günlük aktivitelerin yanında bir de duyduklarımız ve gördüklerimiz var. Bir şeyi ne kadar çok duyarsak ve ne kadar çok görürsek o şey o kadar hayatımıza yerleşmiş ve hayatımıza girmiş olur. Her geçen gün konuşulan sıradışı kavgalar, dolandırıcılık ve tabii ki kadın cinayetleri gündeme oturuyor ve her yerde sıradanmış gibi konuşulmaya başlanılıyor.
Gündem kadın cinayetlerinden geçilmez bir hâl almışken, Twitter veya farklı bir sosyal medya aracılığıyla bunu paylaşmak ne kadar doğru olur?
Gün geçtikçe cinayetin, çocuk istismarının ardı ardına kesilmediği şu zamanda duyar kasma veya farklı bir niyetle “mağdur” kişinin fotoğraflarını paylaşıp hakkında fikrimizi paylaşmak ne derece mantıklı olmaktadır?
Beynin en kötü özelliği yuttuğunu kusmamasıdır. Bu bir boşaltım sistemine haiz değil. Giren her fikir, iyi ya da kötü içeride kalır. Dışarı atamazsın. Görmezden gelir daha az düşünürsün ama yok olmaz. Dışarıdan duyup gördüğümüz haberler de böyledir. İyisi kötüsü fark etmeksizin önce beynimizde kalır ve sonra istemesek de hâletimize sîrayet etmeye başlar. Gün geçtikçe şiddetin, kadın cinayetlerinin, çocuk istismarının (pedofilinin) artmış olmasının da büyük sebeplerindendir diye düşünülüyor.
Sesimizi duyurmak niyetiyle paylaşım yaptığımız her durum gün geçtikçe artmaktadır ve en aciz tarafı da normalleşmeye başlamaktadır. Normal’MİŞ’ gibi gelmeye devam eden olayların ardından daha felaketleri geliyor ve yine sosyal medya aracılığıyla duyuruluyor. Oysa mağdur olan kişiler bunun ne kadar duyulmasını istemektedirler?