“Neden? Neden Büşra neden? Neden diğer insanlar gibi olamıyorum diye her gece uyumadan önce düşünüyorum. “
Büşra işte bu düşüncelerle uykuya daldı. Son yıllarda hem kendini hem hayatı sorgulamaya başlamıştı. Sanki kafasında birden fazla kişi vardı.
Bu kişilikler onun ruhunda ve bedeninde üstünlük kurmaya çalışıyordu. Varoluşsal sancılar çekiyor bir yandan da içindeki kişilerden korkuyordu.
Bu kişilerden biri çok zeki, biri manipülasyon ustası, biri ağır başlı, biri serseri… Belki de hiçbiri yoktu sadece olmak istediği fakat olamadığı başka Büşralar vardı içinde.
“Kafam karışıyor, aklım bulanıyor, yaşamaktan bunaldım. İnsanlardan nefret ediyorum. Kaçmak çok uzaklara kaçmak kurtulmak istiyorum. Kendi iç dünyamda neden bu kadar mükemmelim de, dış dünyam da neden bu kadar sıradanım? Niçin arzu ettiğim “ben” idealinden bu kadar uzaktayım? Ne bi sevgilim var ne de doğru dürüst bi arkadaşım.”
Sabah uyanıp yüzünü yıkadığında yanağına vuran serin suyla rahatlamış, kafasını ne tam bi cesaretle ne de tam bi ürkeklikle kaldırıp aynaya bakmış o sıra yanağında henüz tam kurumamış su damlaları boynuna düşüyor bir yandan da düşünüyor.
“Hiç değişmemişim, ben aynı benim. Aynı beyaz ten, aynı kısa kıvırcık turunç saçlar, aynı Kahverengi gözler.”
Hiç değişmedim diye sürekli kendini telkin ediyor Ama bir yandan da benim problemim ağzım, gözüm değil ki. Benim sorunum iç dünyam, dış dünyayla olan bağlantım diye düşünüyor.
Yani problem ruhumun, aklımın ve kalbimin derinliklerinde…