kendime gelemiyorum. kendimi nasıl ifade edeceğimi, ne yapacağımı, yaptıklarımın ne işe varacağını kestiremiyorum. yapılan şeylere gözlerimi yumdukça gözlerimden akarken yüzümü yakan yaşları durduramıyorum. çığlık çığlığa susuyorum. çığlık çığlığa özlüyorum eskiyi. kendime sarılamıyorum, kendimi sevemiyorum. beni üzen insanlara küsmeyip kendime küsüyorum. isyan çıkartamıyorum, iç savaşımda hem mağlubum. neye yenildiğimi ya da ne uğruna savaştığımı bilmiyorum bile. oturmuşum bir köşede boğazıma düğümlenmiş sözcükleri çözmeye çalışıyorum. nafile… daha da düğüm oluyor her biri. öfkemi dile getiremiyorum içimde patlamalar yaşıyorum. üzüntümü söyleyemiyorum yalnızca içime ağlıyorum. kendimle barışamıyorum, düşmanıma sarılıp kendime sırtımı dönüyorum. sessizleşiyorum, ağlayamıyorum, gülemiyorum. dibe çökmüş halde yukardan halat bile beklemiyorum. kurtarılmak istemiyorum çünkü kurtulunca neye yarayacak bilmiyorum. öfkem, kırgınlığım kime ya da kendimden ne istiyorum?
bana “yap” denilenden kaçıyorum, kendi yapacaklarımı erteliyorum. düğümlediğim her kelimemde boğuluyorum, nefes alamıyorum. ciğerlerim yanıyor, saatlerce koşup bir saniye bile dinlenmemiş gibi nefesim yanıyor. içim kan ağlıyor. korkuyorum, kendimi sevmek beni korkutuyor. başkalarını sevmek daha kolayıma gelirken bir türlü kendimi affedemiyorum. savaşmayı seviyorum ama benim kendimle bitmeyecek savaşımda her seferinde mağlup düşmekten yoruldum.
Kalemine sağlık bir anda bu yazıya denk geldim, etkilendim.