I Yaklaşmışımdır belki de sona doğru Bozuldukça kalbim bana yanaşan acizliğimdi Sanki yokmuş gibi, derviş gibi hissettiğim zamanlar Saatlerimin kıbleye dönük olduğu anlarmış Yanıldı mı? Kim kırdı çanağı tam orta yerinden Kim yanılan, kim düştü yine bu yaban ellere Kim derdi ki bir gün bir bozkırın orta yerinde Koca bir harmanın içinde, dağlara karşı Tepelerin hizasında, boynu bükük gönlü darmadağın Dert yanacağım, dert sayacağım, dert düşüreceğim Yağmurun yabancı olduğu bu kuru topraklara Dert göreceğim Ama bu kuru toprakların beni öylesine sâfiyane kavrayışı Göğsüme postunu atan keder Aynı güç ve kudretiyle beni öylesine arayışı Kime malum olurdu ki aynı dertten yakınacağız Aynı kuraklıkla yanacağız Aynı yalnızlıkla kavrulacağız Yaprakların sesi olan o rüzgar Bu yetim, bu aciz, bu öksüz yanım Bu taş kesilmiş kulaklarım Ne konuşuluyorsa duymuyor işte! Dilime yapışan nasır Dudaklarımda ki kuraklık Dişlerimi geçirdiğim taş bu işte! II Aynada kendini ifşa edeni bende es geçtim Çünkü biliyordum bu fenalık sadece bende değil Bu acizlik, bu sahtelik Bu kin ve nefret İstemsizce aramıza yayılıyordu Kim kimin katili? Kim kaçan? Kim kovalayan! Ama bunca kargaşa içinde Kefaretimiz için Bize lazım olan sadece bir isimdi Sade bir isim, kara bir isim Kapımın önünde mahşer kalabalığı gibi bir curcuna Gözler günah keçisine kesilmiş Kirli eller torbaya girdi ve isim çekilecek Katil ve fısıldayan Cahil ve fâsık Aciz ve cüretkar İki parmak arasında açılan o kanlı kağıt İdamı beklenen o isim; şeytan! Kim bilebilirdi ki arkamıza düşen sahte gölgeyi Değil mi? Dile lazım olan şey şeytan, şeytan ve şeytan Yap ve yık Yık ve körükle Körükle ve gizle, işte şeytan İşte sen, işte ayna artık gizleme Artık kimliğini belli et ve af dile Af dile, af dile, af dile! Kana bulanan gözlerle bakılamasın sana tekrar Olmaz desinler, bundan artık olmaz! Öyle bir düş ki tövbenin tepesinden Nehirlerin heyecanıyla Toprağa karışman sonra saflaşman Yalnızlaşan bir çocuğun yüzünde oluşan gülümsemeyle Aklan, aklan ama saklanma Saklanma çünkü arkanda Arkanda çünkü yaşıyor ve savaşıyoruz Savaşıyor ve düşüyoruz Toprağa karışıyor ve gidiyoruz.. III Bir bildiğim varsa idi Yüksek tepelerin ardından gelenler hariç Göz yumduğum kadar ağlanıyor olmamdı Kimsesizliğin bağrına bırakıldığım an Beni suçsuz yere öldüren akranlarım Tabuta gizlice saklanan ruhum Katlime tanıklık edenler eminim Eminim ki karlı dağların ardında Ellerinde birer sigara dillerin dua Yalvara yakara yaşamak istiyoruz diyorlar Yaşamak! Dillerin tadı ve tuzu olan IV Oysa ateşi görmekten korkuyorlar Sahi ya beni yalanlayan yalanlamış zaten Kırların susuzluğu bağrıma oturmuş Gözlerin nehrine karışan tuz Toprağın güzüne yetişti Yüzlerinde halen o ekşime Gözüme ilişen gök bilirim ki Tan yerini ağırtan yüktür Koşuşturmaktan kararan tabanlar Evde gizlice içimden tuttuğum dilekler Hepsi ama hepsi kefarete hazır Alınacaklar listesinden sildirmek için adımı Adları Paris, Londra, Starlin olanlar hariç On adam kuvvetinde olmak lazım On adamın göklerine ilişmeli Ve o on adamla ölmeli Yoksa sözüm ona başka ırmaklar paklamaz karartımı Hem pazar yerine bırakılan çocuk Hangi dava uğruna ölsün ki Ne uğruna kasları gerilsin Ayakları ne uğruna nasır bağlasın Bizi kaçarken ki korkumuzla dünyaya bağlayan morfin Damarlarımızda akan kanın uğultusu Kulaklarda ki kirlilik Yapılan pazarlığı su yüzüne çıkardı Ağlamak bugün, gülmek bugün Yarım kalanı tamamlamak bugün Peki ya yarın bu sapkın bedenime iğneleyecek kimdi? Bir acı ile bin ah Kapımı tırmalayan bu kara fısıltı neydi! Adıma işlenen bu günahlar Bu kara foturlar, şapkalar, sarıklar Ruhuma düğümlenen bu yaslı ağıtlar kimindi Konuşulsun yüzüme, tükürülsün, ağlansın Ağlayalım yakındığımız şeylere Geride bıraktıklarımıza ağlayalım Bağlarda ilkbaharın düğünü Mezara oturan anam Evde avuçları ateş dolu babam Ve kardeşlerim güle dursunlar Evet gizlemiyorum bağrıma düşeni Göğsüme sesini iliştiren hayat Zaman olası bir yok oluşun adı Akıyor ve kuruyor Bu sis bulutunda ölüyoruz duyan, gören sezen yok! Bu iz yolunda görüyoruz, duyuyoruz, ölüyoruz umursayan yok!.