Saat 09:32
+ Alo!
– Borisov?
+ Evet!
– Ben polis departmanından arıyorum.
+ Buyurun!
– Evine geldik, seni bulamadık.
+ E normaldir, görevdeyim. Bir sıkıntı mı var?
– İfadeni alacağız. Hemen İgarka’ya gelmelisin. Geldiğinde bu numarayı ara, biz seni alacağız.
…
Hemen buraları toplamam lazım. Yoksa bir an önce çıkmalı mıyım, bilemedim. Neyse hemen çık Borisov, yoksa bunlar seni yiyecek!
Borisov her tarafı ter izi olan, hafif kırarmış siyah tişörtünü kafasından geçirerek alelacele giydi. Gözleri sadece daire kapısını arıyordu. Yanına telefon ve cüzdanından başka hiçbir şey almadı. Kapıdan çıkarken arkasına bile bakmadı. Ama ara sokaklardan koşarken bir yandan etrafına bakmayı da ihmal etmiyordu. Karşıdan gelen külüstür arabaya eliyle dur işareti yaptı. Yaşlı adam ani frenle resmen asfalta lastiklerini bıraktı:
+ Öldürüyordun beni!
– Nereye gidiyorsun bunak?
+ İgarka’ya.
– Beraber gidiyoruz!
Yaşlı adam korkudan çok merakla bakıyordu Borisov’a. ‘’Bu sakallıyı bir yerden ısırıyor gözlerim.’’ diye içinden söyleniyordu ki, Borisov derin bir nefes alırken şakaklarından akan teri elinin tersiyle sildi:
– Adın nedir bunak?
+ Yegor.
– Yegor, artık benimlesin.
+ O niye?
– Para karşılığı (cebinden banknotları çıkarır) ufak bir iş sadece. He, ne dersin?
Yegor ‘un göz bebekleri büyüdü:
+ Yapacağım işe bağlı.
– Kinerma’da benim evim var. Ateşe vereceksin.
+ Tamam, şimdi şakanın hiç sırası değil. İşimi söyler misin?
– Ben ciddiyim Yegor.
Yutkunan Yegor:
+Pekala! Gece gideceğim. Torpidonun gözünde müsvedde kağıt parçası olması lazım. Oraya yaz adresi. Ha, Bu arada! Sana nasıl sesleneyim?
-Kirli Sakal!