Bir defa, kadına yönelik şiddet soyaçekim veya hastalık değildir. Ailede ve toplumda gözlem yoluyla öğrenilir. Amacı diğer kişi üzerinde güç kontrolü kurmak ve uygulamaktır. Korku ve sindirme yoluyla diğer kişinin denetimini ele geçirmesine olanak veriyor. Altında toplumsal olarak onaylanmış olan, erkeklerin ilişki yaşadıkları kadınları kontrol altında tutma ve bu kontrolü sağlamak için güç kullanma hakkına sahip olduğu inancı yatmaktadır. Birleşmiş Milletler kadına karşı şiddeti, erkekler ve kadınlar arasındaki eşit olmayan güç ilişkilerinin tarihsel bir göstergesi olarak tanımlıyor.
Alkol veya madde kullanımı, işsizlik, eğitimsizlik gibi aile içi şiddetin nedeni olarak ortaya atılan birçok durum sadece aile içi şiddetin bahanesidir. Kişinin kendi bilinçli seçimidir. Alkol ve madde kullanımı ile şiddet arasında dolaylı bir ilişki söz konusu. Kişi alkol veya madde kullandığı için şiddet uygulamaz, ama şiddet davranışını sergilemek için kendisine uygun bir ortam yaratır. Alkol ve madde kullanımının tedavi edilmesi, şiddet davranışının ortadan kalkacağını da garantilemez, kişi tedavi olsa bile şiddet uygulamaya devam edebilir.
Aile içinde yaşanan aile içinde kalır düşüncesi toplumumuzda çok hâkim olduğu için bu konuda net bir istatistik elde ettiğimiz söylenemez. Psikologların yaşadıkları deneyimlerden baktığınızda, şiddetin maddi durum, eğitim durumu, yaşanılan şehir veya semt ayrımı yapmadığını görüyoruz. Her an herkes aile içi şiddete maruz kalabilir, buna ben de dahilim.
Kadınlar yaşadıklarının şiddet olduğunu bilemeyebiliyor. Şiddeti sadece fiziksel şiddet olarak görebiliyor. Şiddet sosyal, ekonomik ve psikolojik de olabilir. Mesela kocasının çalışmasına izin vermemesi de şiddettir, zorla çalıştırması da. Aynı şekilde erkek de şiddeti farklı algılayabiliyor. Sabah programlarında görüyoruz. Sunucunun ‘Eşine şiddet uyguluyor musun’ sorusuna ‘Hayır, asla’ diyen erkek ‘Peki, tokat atıyor musun’ sorusuna ‘Evet arada oluyor’ diye cevap veriyor.
Şu çok önemli; şiddet uygulayan kişinin destek alması onun bir daha şiddet uygulamayacağı anlamına gelmiyor. Kişinin yaptığı davranışın yanlış olduğunun farkına varması, bu davranışı tekrarlamak istememesi, bunun için yardım almayı kabul etmesi, yardım alması ve öğrendiği yeni davranışları hayata geçirmesi gerekir. Bu uzun ve çaba gerektiren bir yol.
Aile içi şiddetin sonu yoktur. Aile birliğinin koruması adı altında bir söylem var. Aile birliğinin korunması çok başka bir şeydir. Ailenin desteklenmesi, güçlendirilmesi, sosyal refahının arttırılması ve oluşturulan aile merkezli politikalar elbette ki oldukça önemli ve değerlidir. Ancak söz konusu olan temel fonksiyonlarını yerine getiremeyen bir aile sistemi özellikle de aile içi şiddet ise ‘aile birliğinin korunması’ söylemi çok tehlikeli bir söylemdir. Bu anlamda aile birliğinin korunmasının değil aile bireylerinin iyiliğinin ve sağlığının çok daha önemli olduğu unutulmamalıdır. Boşanma evlilik kadar eski bir durumdur. Elbette ki evlilikte yaşanan sorunların tek çözümü boşanma değildir ancak bazen aile bireyleri için en sağlıklı karar boşanma olabilir.
Aile içi şiddet gören kadın sizden benden daha güçlü olan kadındır, bunu asla unutmamak gerekir. Onca olumsuz olaydan sonra ayakta kalmak çok zordur. O yüzden kadınların sarıp sarmalanmaya, korunmaya değil ‘desteğe’ ihtiyacı vardır.