13.7 C
İstanbul
Salı, Nisan 15, 2025

Mavi dosya

Bölüm 1 – BAR LANETİ

Arka fonda çalan Red Hot Chili Peppers’tan “Snow” şarkısına eşlik ederek merhaba demiştim eski, kadim bir mekâna. Şehre gelir gelmez telefonumun çalmaya başlaması, benim için kötü bir haberin işaretiydi. Zıbar Pub’da, birkaç zamandır görüşemediğim Hera ve yobazımsı arkadaşlarıyla beraberdim. Arayan numarayı tanımıyorum. Telefonumu elime alırken, yanımda oturan Hera adındaki mavi gözlü kız, telefonuma elini uzatmakla uzatmamak arasında bir kıskaca düştü. Gözlerimle sağ yanımda oturan kızın şüpheci gözlerine baka kaldım. Adeta “For a Few Dollars More” filmindeki sahnelerden birinde olduğu gibi bir sahne gerçekleşmişti. O anda, bu gece bu kadını becereceğime emin olmuştum artık. Yanında getirdiği esrarlı sigarası ise bana vereceği bahşişiydi. Kararlıydım! Telefonuma ondan önce davranmam gerekliydi; öyle de yaptım. Ondan önce davranmam, masada duran 70 cl balon bardak biranın üstüme dökülmesi ile sonuçlandı.

Böyle zamanlardaki aksilikler hep beni bulur. Bunun üzerine, sonralarda geliştirdiğim çalışmalarımda, net çıkarımlarla beraber bu olaylara açıklık getiriyordum. Garson, dökülen birayı ve kırılan bardağı görünce, içinden sadece dudaklarını oynatarak ettiği birkaç kelam küfürle mırıldandı. Çoğu, iki kelime ve üç kelimeden oluşan, aralarda anne ve ebe lafları geçen küfürlerdi. Dudak okuma kabiliyeti, izlediğim Fransız bir filmden esinlenerek öğrenmeye çalışıp, iki senenin sonunda tam olarak öğrendiğimi anlamıştım. İlk önce Nadir Abi’nin gazinosunda (birahanesi) takılırken, kulaklığı takarak dışarıdaki sesleri duymadığım günlerde çıkan kavgalara arka fondan sufle verme şeklinde yaprak başlamıştım. O zamanlar, oradaki dayıların bazılarından iyi derecede yediğim dayaklar, bu yeteneği kazanmama engel olamamıştı. Nadir Abi, “Ortalığı karıştırma! Camları haftada 2 kez senin yüzünden değiştirdim, sikeceğim kulaklıklarını ve yorumlarını,” diyerek birkaç kere kovmuştu. Kovması normaldi; o zamanlar yaşım alkollü mekâna girmeye yetmiyordu…

READ  Hüznün ve Aşkın Hikâyesi: Serenad

Garsonun dudaklarından süzülen küfürler bittiğinde, aşağıya paspas almaya indiğini gördüm. Yerinde çıkarımlarım her zaman beni doğruya ulaştırmıştı. Bir buçuk dakikalık garson yokluğunda, alt katlarda neler yapabileceğini düşünmeye başladım. Bir buçuk dakika paspas alıp gelmek için çok uzun bir zamandı. Alt katta birkaç kız arkadaş grubunu kesiyor olma olasılığı yüzde doksan yedi semalarında dolaşırken, kızların garsonun bakışlarına karşılık vermesi yüzde otuz iki civarındaydı. Çünkü, garsonun suratı; tornavida ile orman yangını söndürmeye çalışılmış gibiydi.

Beynimin içindeki serüvenler devam ederken, bir anda arka fonda çalan telefon sesinin kısıldığını ve Hera’nın bana seslenmesiyle irkilerek kendime geldim. Bu tavrı pek hoşuma gitmese de az da olsa kızdan hoşlanıyor ve yatağa attıktan sonra hevesimin gideceğini biliyor, ama yine de elimde tutmak için terslemiyor; çoğu aptallık ve şirinlik yapmaya çalıştığı zamanlardaki itici hareketlerine katlanıyordum. Ardından, beyninden şüphe ettiğim tezini kurutacak bir soruyla karşı karşıya bırakması beni şaşırttı. İlgimi bir seviye dahi olsa yükseltecek bir soru sorması, beni endişeli bir hale büründürdü. Soruyu, daha sonra başka bir yerde kullanacağımdan, direkt zihin sarayımın derinliklerine gönderdim. Tam cevap verecekken, telefonum bir daha çaldı.

Aynı numara! Normal zamanda telefonum, iki kez üst üste bu kadar kısa aralıklarla çalmazdı. Çevremdeki herkes, telefonumu ilk aramalarında açmadığımda tekrardan geri dönüş yapacağımı bilir ve ardı arkasına tekrar arama yapmazdı. Numaram olmayan tanıdıklar bile bilirdi. Küçük şehirde huy edinmenin zararlarından birisi de buydu. Tanınmış olmanın verdiği ince çizgiyi aştığında, mahalle delisine dönme riskin vardı. Çizginin üzerinden sadece Zıbar’dan çıktığımız zamanlarda yürüyemiyordum. Önemli bir telefon olma olasılığı muteberdi. Telefonun kapanmasını bekledim. Hera’nın gözlerindeki ihtişama baktım; masada dönen bira ve geyik muhabbetinin ardından gelen seks ve uyuşturucu hikâyelerinin sonunda atılan yalancı kahkahaları dinledim. Önümdeki çerez kabından, kabukların arasında kalmış, diğerlerine nazaran hafif büyük olan fıstığı aldım ve merdivenlerden aşağı doğru seyirttim. Telefonumu arayan numarayı geri aradım.

READ  Okunması Gereken Bir Kitap: Kürk Mantolu Madonna

Arayan, Engin’di.

Orhun Dogan
Orhun Doganhttp://www.24okur.com
Auf diesem Pausenhof mit ipod, mit Underground-gangsta rap im ohn ...!

Related Articles

CEVAP VER

Bir yorum girin
Adınız

- Advertisement -spot_img

Latest Articles