10.1 C
İstanbul
Salı, Aralık 3, 2024

MODERNİZM, MODERNİTE VE MODERNLİK

Gözlerimizi her gün, günün sonunda güne basladığımız gibi kalamadığımız, her an deneyimsel ilişkiler kurduğumuz modern dünyaya açıyoruz. Modern olmak bizlere kendi kaderimizi belirleme, dünyayı dönüştürme, her şeye dokunabilme, her şeyi tartışabilme hakkını sunarken diğer yandan da bizleri belirsizliğe, parçalanmaya, sahip olduğumuz her şeyi yok etmeye mahkûm etmektedir. İnsanlar neredeyse beş yüz yıldır süren bu çelişkilerle dolu yaşamın içine doğmaktadır. Bu çelişkilerle dolu yaşamın içine doğmaktadır. Bu çelişkileri yaratan ve sürekliliğine neden olan şey modernleşmenin kendisidir. Böyle bakıldığında insan, akıntıya kapılmanın yanında akıntıya yön veren olarak durmaktadır. Modernitenin düşünsel alt yapısını Aydınlanma düşüncesi, Rönesans ve Reform hareketleri oluşturur. Orta Çağ’ ın otoritesi ve yönetim ilişkileri yerini bireyi merkeze alan bir ilişkiler ağına bırakmıştır. Dünya merkezli evren anlayışının Güneş merkezli evren anlayışına seyri artık teolojik bilgilerin (inançların, sanıların) yerini matematiksel (hesaplanabilir) verilerin almasına yol açmıştır. Böylece kendini gelenekten kopararak yeni olmaya çalışan Modernite, insanın aklını kullanma cesareti göstermesini ondan talep eder. Bu değişimi anlamlandırmaya çalışan 18. yüzyıl insanı, 1700′ lerin büyük devrimci dalgasına kadar kafası karışık bir hâlde yaşadıktan sonra, 20. yüzyıla kadar bu modern olan ve modern olan ve modern olmayan ile iç içe yaşamını sürdürür.

Yeni dünya değerleri ile birlikte 20. yüzyılda modernleşme süreci tüm dünyaya yayılmıştır ve harici bir mekâ içermemektedir. Ne olduğumuzun ve neye ait olduğumuzun hızla unutulduğu bu yeni dünyanın, belirleyici unsurlarından biri de tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiştir. Zengin ruhban sınıfı, ortaya çıkan özgürlük ve eşitlik talepleri ile kentli ticaret yapan burjuvaya karşı gücünü yitirir. Bunu fırsat bilen ya da öyle yapması gereken insan, elde ettiği bu güç ile ileri gidip, aklına daha fazla kullanarak endüstüriyel bir atılım yapmak zorunda kalmıştır. İlerleme matbaanın icadı, yer kürenin keşfi, pusulanın icadı ve ” buharlı makinelerin, otomatik fabrikaların, demiryollarının, yeni devasa sanayi bölgelerinin; bir gece içinde çoğu kez insani açıdan acılı sonuçlar yaratarak büyüyüp yayılan şehirlerin; iletişim çapını gitgide genişleten günlük gazete, telgraf-telefon ve her türlü iletişim aracının; gittikçe güçlenen ulusal devletler ve çokuluslu sermaye topluluklarının; bu yukarıdan aşağı modernleşmeye karşı kendi aşağıdan modernleşme tarzıyla direnen toplumsal kitle hareketlerinin; sürekli yayılarak her şeyi kapsayan, en şaşalı büyümeyi, akla durgunluk veren ziyan ve israfı gerçekleştirebilen, sağlamlık ve istikrar dışında her şeye gücü yeten dünya pazarının” olduğu zemine doğru yönelmiştir. Modern doğa bilimlerince belirlenmiş sanayileşme daha sonraları kapitalizm ve piyasa ekonomisini hazırlar. İnsanlar arasındaki değer kriterleri, para ekonomisine dayalı oluşan bu modern sistemde ‘kaç’ sorusuna indirgenir: “para ekonomisi ve zekânın deüşünselliğinin hakimiyeti arasında bağ vardır.” Gitgide hesapçıl hâle gelen insan zihni doğayı da hesaplamaya başlar ve onu sabitlemeye çalışır. Böylece bireyin sabitlediği parçalar, anlamsız denemeyecek ama birey için çok da anlamlı olmayan muazzam sayıda unsurları oluşturur.

READ  Kendine Dair

Related Articles

CEVAP VER

Bir yorum girin
Adınız

- Advertisement -spot_img

Latest Articles