Her şair özgünlüğünü yansıtmaya çalışır şiirlerine lakin etkilendiği ve beğendiği şairlerden de etkilenir.
Ben de bu yazımda üstad şairden etkilendim.
Hem de Sezai Karakoç’un “Mona Roza” eserinden.
Nur Işığı’m gecenin Ay’ı ve gündüzün Güneş’i
Muş’un lalesi ve kerpiç konak
Mecnun ise âdem Leyla’yı ister
Aşk şarabı devirdim şişe şişe doymadım
Nur Işığı’m gecenin Ay’ı ve gündüzün Güneş’i
Uslanmaz kalbim seni her gördüğümde
Bakar aşık aşık gözlerim Ay’a
Güneş batıdan mı doğuyor, ne bu solda ki ışık?
Uzun uzun bakma koca dağlara yıkılır.
Uslanmaz kalbim seni her gördüğümde.
Ruhum firar etmiş kimin yanında
Gözlerim gözünü gözler
Her çınlamada kulaklarım hazır
Gece, hazırlıyor kendini sabaha
Ruhum firar etmiş kimin yanında
Sır verdim, kumaştan örtü örttün üstüme,
Gözükme, tüller örttüm üstüne
Minareler uzar Ay’a kavuşmak pahasına,
Yıldızlar kayar sana kavuşmak pahasına,
Sır verdim, kumaştan örtü örttün üstüme.
Ellerin suda geziyormuş gibi,
Bir pamuğu eziyormuş gibi,
Güvercinler konuyor pencerene,
Günleri güzel geçsin diye
Ellerin suda geziyormuş gibi.
Nur Işığı, aşkım söndürdü güneşi parlattı Ay’ı,
Saat on biri geçti bir sen bir ben ayakta
Ve sen gözlerinle semada
Ve balıklar ellerine kavuşmaya çalışır,
Nur Işığı, aşkım söndürdü güneşi parlattı Ay’ı
Aşkımız, bir serçenin gözyaşında
Yunusların gemilerle yarışında
Bir menekşe kokusunda
Ve nefes sayısında
Aşkımız, bir serçenin gözyaşında.
Sessizlik ve karanlık duygularıma tanık,
Kirpiklerinin arasında bir kahverengi dünya
Dudaklarından yaratıldı kiraz
Hayânın kırmızılığı elmacıktan
Sessizlik ve karanlık duygularıma tanık.
Eskilerden bir plak dönüyor,
Ve bir tütsü kokusu seni andırıyor,
Önümde bir küllük, elimde fotoğraf,
Unutma Nur’um her şeyde sen,
Eskilerden bir plak dönüyor.
Raflara dizili kitaplar,
Hepsi seni anlatmaya çalışır,
Ellerde kalemler seni yazmaya çalışır,
Denizler mürekkep olmuş, kâfi değil,
Raflara dizili kitaplar.
Ey Nur Işığı sakla kendini,
Seni alırlar benden,
Sonra görürse o gözler başka gözü,
Bulamazlar kafeste can veren cesedimi,
Ey Nur Işığı sakla kendini.
Nur Işığı, sorma nasılım diye,
Gözlerim var benim konuşan,
Rüyalarım var benim sensiz olmayan,
Aklım ve kalbim var seni düşünen,
Nur Işığı, sorma nasılım diye.
Kardelenler açtı, parladı güneş,
Gökten beyaz beyaz güller düşer,
Nurlar yağar ışıklar saçar
Açma pencereni içeriye beyazlar düşer,
Kardelenler açtı, parladı güneş.
İlkler güzel, olmasın sonu,
Bülbülü güzel yapan güldü,
Yıldızlar güzeldir tek bir Ay ile,
Bir de ben var Nur Işığı’yla
İlkler güzel, olmasın sonu.
Laleler ve manolyalar,
Manolya desem koklamaya kıyamam,
Lale desem izlemeye doyamam,
Güzelliğin ve kokun,
Laleler ve manolyalar.
İhtilal kelimesi gözlerinde
Kalbimde bir monarşi hükûmet,
Tek bir hükümdar ve tek hüküm,
Solu ve sağı yok, yol tek,
İhtilal kelimesi gözlerinde
‘M gecenin Ay’ı ve gündüzün Güneş’i
Muş’un lalesi ve kerpiç konak,
Mecnun ise âdem Leyla’yı bekler,
Aşk şarabı devirdim şişe şişe doymadım,
‘M gecenin Ay’ı ve gündüzün Güneş’i
Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
Işıksız ruhumu sallar da durur,
Zambaklar en ıssız yerlerde açar.
Ellerin, ellerin ve parmakların
Bir nar çiçeğini eziyor gibi..
Ellerinden belli olur bir kadın.
Denizin dibinde geziyor gibi
Ellerin, ellerin ve parmakların.
Açma pencereni, perdeleri çek:
Monna Rosa, seni görmemeliyim.
Bir bakışın ölmem için yetecek;
Anla Monna Rosa, ben öteliyim…
Açma pencereni, perdeleri çek.
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna;
Saat on ikidir, söndü lambalar.
Uyu da turnalar gelsin rüyana,
Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.