Bir mis kokusu damlıyor tavandan.
Yelkovan hep inilti sesinde durmuş.
Akrep kan ağlıyor sırtımda.
O gün ay benim sokağımda ürer,
en edepsiz gecesinde anın.
O gün terbiye balkondan asılır kurusun diye.
güneş kör o balkona.
O gün benim etrafımda döner,
dudakları aralanmış, gözleri kaymış kadınlar.
O gün haya beni terk eder,
vahşi bir çığlık kopunca ağzımdan.
O gün nefes nefese bütün ağızları dolanırım,
hücrelerim sana sen diye mıhlanır.
O gün ki kirazlar leydilerin göğüslerinden toplanır.
Ahında sayıklanan yarım kız.
İsyanla kurumuş, yaş gözleri.
Çile yırtık bir hırka artık,
Küf kokmuş üstünde.
O gün çanlar gök dudaklarında çalar.
O gün rıhtımda bir yelken,
denizimi avuçlar sıcaklığıyla.
O gün ah çeker iki dudağım,
kapanmaz olur aç kalmış kesikler.
O gün saçlarım boynunda intihar ipi,
bağlanmadan durur sarmaşık gibi.
O gün bacaklarım iki dal kırığı,
arasında ruhunu emziren matmazeller.
O gün dilim en ıslak yerinde rotasının,
dokunurken titreşimin ıssız vagonuna.
O gün çocuk sesleri ahenkle harman,
karışır toprak kokan ellerine.
O gün ağlarım evlat kaybetmiş analardan utanmadan,
saçlarım kulak arkası, yaşlarım sana damlar.
O gün sevişen çiftler görünür gözlerime,
ağızlarında kalp atışları.
O gün kıskanç bir sincap palandöken dağında ağıt yakar.
kimse sormaz sincap niye ağlar.
O gün parmak sayım azalır,
eksik parmaklarımı renkli öpüşüyle tamamlar.
O gün gelir ki ben bir sokağın dilencisi konumunda,
yırtık ağzım ve bayılmış gözlerimle
ellerim açık,
zerrem için tarumar olmuş
sevgiyi dilenirim
o kenevir ekilmiş gözlerinde.