Sabahattin Ali’den En İyi Yazım Tekniği İle…
Öncelikle şunu demeliyim: Bu kitabı okuduğumda bende oluşan o duygu yoğunluğu kitabın ne kadar iyi yazıldığının kanıtı zaten Sabahattin Ali’nin Kürk Mantolu Madonna isimli kitabının içeriğine göz attığım ve uzun zamandır okuduğum ama bir türlü unutamadığım içeriği sizlerle de paylaşmak isterim. Belki okumanıza ve merak etmenize yardımcı olur.
İlk kitabı okumaya başlandığında Raif Efendi’nin neden böyle davrandığı merak edilir. Önceden gelen bir soğuk kanlılık mı, yoksa yaşanılmış olanlardan sonra mı böyle görünmekte? Aslında Kürk Mantolu Madonna kitabı okumaya başlandığında bitirmeden bırakmak istemezsiniz, çünkü her sayfası insanı düşündürür ve merak ettirir. Şüphesiz ki Sabahattin Ali’nin her kitabı okunulmaya değer ve okunulması gerekir. Gerek yazım tekniği, gerek duyguyu insanlara geçirmesiyle çok iyi bir yazar olduğu yazdığı kitaplardan âşikar….
“Hayata en güvendiğim insana karşı duyduğum bu kırgınlık, adeta bütün insanlara dağılmıştı. Çünkü o benim için bütün insanlığın timsaliydi.”
Raif Efendi çok sevmişti, sadece gördüğü bir tabloyu ve kendisinin ona verdiği o güzel ismiyle hitap etmesiyle o onun Kürk Mantolu Madonnasıydı evet yanlış bir tabloya aşık olmuştu, okuduğum zaman bende bir tablo dan ibaret mi yoksa daha fazlası mı merak ettim. Bunun cevabı ileriki sayfalarda görecektim…. Raif sırf o tabloya bakabilmek için her gün geliyordu. Bir gün yine dalmıştı ve size şunu söylemek isterim. Bu kısmı hala daha aklımda. Aklıma geldikçe de güzel bir tebessüm oluşur bende. Devam edeyim. Dalmıştı tabloya ve yanına bir kadın yaklaştı şöyle dedi: “Merhaba efendim. Sabahtandır bakıyorsunuz tabloya, acaba birisine mi benzettiniz?” Raif ise birden ne söyleyeceğini kestirmeyerek, beraberinde: “Anneme benzettim.” der. Kadın: “Anneniz bu kadar güzel mi?” der. Gülerek ayrılır.
Uzun bir aradan sonra sokakta dolaşırken bir kadın yanından geçer ve Raif şaşar kalır. “Bu o kadın, o tabloda ki.” der. Arkasına bakar. Kadını göremez. “Hayal mi gördüm?” düşüncesine girer. Sırf onu, o sokakta gördüğü için her akşam orda olur yine görebilmesi umuduyla ve çok şükür görür onu ve peşine takılır, bir bara girdiğini görür. Kız da onu tanır ve yanına gelir. Raif şok içinde ona bakarken o şöyle der: “Beni tanıdın mı?” Raif kekeleyerek: “Şey tablodaki o güzel kadınsınız….”Kadın tebessüm ederek: “Hani o gece yanınıza gelmiştim. Ben de merak ettim benim tabloma o kadar güzel bakan beyefendiyi. Size hatta soru da sordum. Siz de anneme benzetiyorum dediniz.” Raif çok şaşırmıştı: “O gece siz miydiniz? Kusura bakmayın o an öyle söylediğim için.” Kadın: “Tabloya o kadar dalmıştınız ki benim o tablodaki olduğumu bile fark etmediniz…”
Sabahattin Ali bunu kaleme alırken en önemli hususu da bu bence her sayfasının diğer sayfasını merak etme özelliğinin olması. Sırf bu kitabı bitirmek ve çokça da merak ettiğim için sabahladım okuyup bitirene kadar…
Bir kadına aşık olmak ve elde edemediği Raif ve yanlış anlaşmalarla geçen bir hayat geçirmesi onu bu kadar soğuk kanlı yapmıştı.
Boşuna yere her kesten kaçmış, boş yere bütün insanları kendinden uzaklaştırmışım; ama bundan sonra başka türlü yapabilir miyim? Artık hiçbir şeyin değişmesine imkanı yok… Lüzum da yok. Demek böyle olması icap ediyormuş. Yalnız söyleyebilsem…Bir kişiye olsun içimdekileri dökebilsem. Bunu sahiden istesem bile artık böyle bir insan bulmama imkân yok. Bende arayacak hal kalmadı. Kalsa da aramam…
Sabahattin Ali’nin güzel kitabından güzel bir alıntıyla kapattık…
Kitap okuyalım arkadaşlar, kitapla kalalım şu hengamenin içinde, kitaplara sarılalım. Kitap hediye edelim, en güzel hediye şüphesiz ki kitaptır.