Ayrı şehirlerdeydik. Ama nefesini boynumda hissediyordum. Yan yana olduğumuz insanlara rağmen birbirimizi hayal etmeyi öğrendikçe, mesafeler anlamını çokça yitiriyordu. Oysa ben seni ve tenini çok da tanımıyordum. İsmet Özel’in Münaacat şiirindeki şu dizelerde sürekli aklıma geliyordun ama sen bunu bilmiyordun.
onunla ben
hep sevişecek gibi baktık birbirimize.
bir kez öpüşebilseydik dünyayı solduracaktık.
Biz bir türlü kavuşamıyorken ve buna da inancımız belki de hiç yokken birbirimizin yüzünde bir tebessüm oluşturabilecek kadar emek veriyorduk birbirimize. ‘Emek bunun neresinde?’ dediğinizi duyar gibiyim. Öyle demeyin. Bir yüzü güldürebilmek bence dünyanın en kıymetli mesaisi. Sen bunu tek bir mesajınla yapıyordun kilometrelerce öteden, ve ben yanımda olsaydın atacağımız kahkahaları kulağımda çınlatarak bir günü daha deviriyordum.
Sesin çok güzel geliyordu kulağıma. Hem konuşmak, hem söylemek, hem okumak adına yaptığın her şeyin en iyi dinleyicisiydim. Ve büyük ihtimalle sen bundan da habersizdin.
Bizden başka herkes habersizken bizden, biz seninle ayrı yerlerde ve ayrı hayatlarda ve ayrı zamanlarda akıtıyorduk zamanı. Ve sen benim aklıma geldikçe şu sözler çınlıyordu kulağımda
Birgün gelir de bir an, çokça zamanlardan sonra
Geri dönüp baktığında bilmem anlar mısın?
O senin bir anının benim ömrüm olduğunu
Ne çok sevildiğini
Artık çok geç olduğunu
Bazı hikayeler yarım kalır.
Ama bu hikayenin duygusunun okuyucuya geçmesine engel değildir.
Hikaye sadece yarım kalmıştır.
O kadar.
Sizin hikayenizin yarım kalmaması temennisiyle…