90’ların ikinci yarısında doğanlar, belkide 100 yılda bir yaşanacak olan olayları yaklaşık olarak 25 sene içerisinde yaşadılar. Ekonomik krizler, hemen dibimizde patlak veren Irak iç savaşı, Arap Baharı ve Suriye iç savaşı. Bunların Türkiye’ye olan etkileri yetmezmiş gibi iç siyasette yaşadığımız darbe girişimi ve en son olarak da tüm dünyayı etkisi altına alan Covid-19 salgını..
Daha kötüsü ne olabilir ki dediğimiz her şeyin daha kötüsünü yaşadık. Bölgemizde ve ülkemizde yaşanan olaylardan sonra “Coğrafya Kaderdir” dedik. Ardından tüm dünyayı etkisi altına alan ve coğrafyaları hiçe sayan görünmez bir düşmanla karşı karşıya kaldık.
Jeopolitik konumumuz nedeniyle dış siyasette olan gelişmelerden etkilenen yumuşak bir ülke olmamız, ekonomimizi çok kırılgan kılmaktadır. Ekonomideki bu kırılganlık üretim ve hizmet sektörlerini de olumsuz etkilemektedir. Ekonomideki belirsizlik en çokta geleceğin iş gücü olan gençleri karamsarlığa itiyor. Gelecek kaygısı yaşayan gençlerin sayısı giderek artmakta ve buna paralel olarak da genç nüfusta ve özellikle de üniversite mezunu gençlerde işsizlik oranı giderek artmaktadır.
Genç nüfus arasındaki iş bulamama korkusu onları yüksek lisans yapmaya itiyor. Son yıllarda Ales’e başvuranların sayısında önemli bir artış var. Öğrenciler, en azından 2 yıl daha işsizlik psikolojisinden kurtulmak istiyor.
2016’da darbe girişimi ile üniversiteye başlayıp, pandemi süreci ile mezun olacak olan şanssız bir kesim var. Haziran ayında kızların hangi elbiseyi giyeyim telaşları, erkeklerinde mezuniyeti son şans olarak görüp sevdiği kıza açılma planları yaptıkları dönem olması gerekirken hepsi şuan “Times New Roman 12 Punto” ile makale yazmakla meşgul. Üst sınıfların mezuniyet fotoğraflarına bakarak gelecek yıl kep atma hayali kuranlar, hayatın acımasız yüzü ile karşılaştılar.
Bakalım bu şansız jenerasyonu daha ne gibi talihsizlikler bekliyor.