Sevgi her şeydi. Mutluluktu, güvendi, emin olmaktı, sevinç, heyecan, tutku, değer, kıymet, huzur belki de sonu olmayan bir hazineydi. Evet hazine, çünkü paylaştıkça çoğalıyordu ta ki cimrileşene kadar.
Neden sevmekten korkar ki insan?
Sevmek hayatı güzelleştirir. Güzel bakmaya sebeptir sevgi. Sevmekten korkarsa insan yaşamaktan da korkar, hep bir diken üstünde başına bir felaket gelecekmiş gibi tedirginlikten kendini alıkoyamaz. Asıl korkulacak şey sevgisizliktir. Sevgi olmayınca insan sadece et ve kemikten ibarettir, nasıl yaşayacağını bilmez, bilemez. Sevmek ise tutkudur, hayata sımsıkı sarılmayı öğretir, güçtür, ayakta kalabilmeyi öğretir. Sevgi aynı zaman da bize bu yolda rehberdir, yol gösterir.
Bir anne düşünün yeni doğmuş bebeğini sarıp sarmalayan, koruyan, koklayan, tebessümle bakıp şükreden ve sevgiyle büyüten bir anne…
Çocuğuna sevgi aşılıyor sürekli. Sevgi saygıyı, merhameti, vicdanı, sabrı, ahlakı getiriyor ardından. Bu bebek sevgiyle büyüyüp sevgi dağıtıyor insanlara, bitkilere, hayvanlara canlı cansız her varlığa. Yerdeki karıncayı incitmiyor, ağacın dalını kırmıyor, susuz kalmış kedinin halinden anlıyor, yaralı bir kuşu sarıyor, arkadaşına karşı kötü kelam etmiyor vs…
Sevelim yeni doğan güneşi, yeni doğmak için batan güneşi, karanlıkta parlayan yıldızları, kameri, yeryüzünde denizi, toprakta biten bitkileri…
Sevmek varken neden sevgisizlikten can çekişelim?