Selvi Boylum Al Yazmalım’ın güzel müziğindeki “Sevgi neydi?” mısrasını hepimiz biliriz. Hakikaten neydi sevgi, nedir bu dilimizden ve kalbimizden düşmek bilmeyen duygu?
Sevgi hemen her şeye duyulabilir. Aile bireylerine, arkadaşlara, yâre, bir mekana, bir hayvana, bir gülüşe ve bazen de bir deniz kabuğuna…
Bana kalırsa sevginin garip yanı şudur: Gelişi belli olmayan bir duygudur sevgi. Bir de bakmışsınız sevivermişsiniz. Hiç anlamazsınız ne ara sevdiğinizi.
Bazen yavaş yavaş büyür içinizde. Bazen derinlere saklanır, derinlerde zincirlenir elinden, kolundan. Bazen her yer yayılır. Bazense yok olup gider.
Herkesin sevgisi kendinedir, belki de hepimizin sevgi anlayışı farklıdır. Fakat yine de bana göre bugüne kadar yazılmış en evrensel sevgi tanımı Ümit Yaşar Oğuzcan tarafından kaleme alınmıştır. Bu güzel tanımı sizinle paylaşmak isterim:
Korkunun olduğu yerde aşk yoktur. Cesarettir sevmek.
Düzenlere, oyunlara, kötülüklere meydan okumaktır. Sevmek; uzaklaşmaktır yalandan, bencilliği hiçe saymaktır.
Bir başka açıdan da inanmaktır sevmek. Gerçekten inanmaktır, tümden inanmaktır.
İnsan sevince; sevdiğine bütün varlığı ile teslim olmamışsa, yeteri derecede sevmemiş demektir.
Ve ona kayıtsız şartsız inanmıyorsa, sevgiden bahsetmeye bile hakkı yoktur.
Kıskançlık inancımızın bütünlüğü ölçüsünde besler aşkı. Şüpheyse öldürür. Şüphenin olduğu yerde inancın yeri olmaz. Sevgiden bahsedilemez orada.
Kıskançlıksa; kutsal bir duadır, dudağında sevenlerin. Sevmek; var olmaktır bir bakıma, derinden bakılınca yokluğa benzer.
Sevmek bütünlenmektir. Çok seven eksildiğini zanneder, oysa artmaktır sevmek, çoğalmaktır.
Çevrenin gözlerimizden silinmesi, önce bir eksilme hissi verir insana. Fakat o her şeyimizi varlığı ile doldurdukça arttığımızı anlarız.
O bir tek kazanç, bütün kayıplarımıza bedeldir. Bir an gelir; her şeyi onunla değerlendirmeye başlarız. O bugün mutluysa yaşamak güzeldir. Kabımıza sığmayız. Şarkılar söylemek gelir içimizden. O kederliyse, gözlerimizde her şey kederlidir artık. Bütün güzellikler bir bir yitirirler anlamlarını. O anlarda ölümü düşünür yine ölemeyiz kurtulamamak için.
Yanmaktır, tutuşmaktır sevmek ve yaşadıkça hiç sönmemektir.
Dinle! Sana sevmenin ne olmadığını söyleyeceğim önce. Ne olduğunu sonra anlayacaksın.
Dinle, sevmek alışveriş değildir. Geometri değildir, aritmetik değildir. En değerli şeydir belki; ama karşılığında hiçbir şey alınmaz. Karşılıksız bir çeke atılmış kuru bir imza değildir sevmek. İskambil kağıdı değildir, zar değildir, bir dilim değildir, hesap pusulası değildir sevmek. Sevginin bedeli yine sevgiyle ödenir,altınla değil.
Sevilmekse; sevmenin mükafatıdır ancak,karşılığı değil. Bir sevgiye eş bir başka sevgi olamaz. Çünkü her sevgi birbirinden büyüktür.
Sevgi tartılamaz, sevgi ölçülemez. Sevgi; gram değildir, mesafe değildir. Derinlik sanırsınız,yüksekliktir o. Sevgi; dudak değildir, göz değildir, saç değildir. Sandalye değildir sevgi, yatak değildir, çarşaf değildir. İçki değildir, içemezsiniz fakat her şeyden güzeldir sarhoşluğu.
Geçip karşısına seyredemezsiniz, manzara değildir, tablo değildir, heykel değildir.
Okuyamazsınız, kitap değildir. Bilmece değildir, çözemezsiniz.
İsteseniz de içinizden atamazsınız.
Kan değildir, kesip damarınızı akıtamazsınız.
Siz ağladıkça o güçlenir içinizde.
Akmaz, gözyaşı değildir.
Kuş değildir uçmaz,
çiçek değildir koklanmaz.
Bitmez, çile değildir.
Ne desen o değildir sevmek…
Sevgiyi tarif etmeye kalksam, seni anlatırdım…
Sevgi neydi?
Bir başka açıdan da inanmaktır sevmek. Gerçekten inanmaktır, tümden inanmaktır……