Seversiniz bazen…
Hiçbir mantıklı sebebiniz olmadan, çünkü aşk kapısından içeri girdiğinizde karşılaştığınız ilk cümle; “sebep aranmaz gönül dergahında, suale lüzum yoktur” diye…
Öyle mukaddes ve acı bir şey ki bu;
ağlattığı kadar güldürür, hüzünlendirir, mutlu eder… Aşk, Abdurrahim Karakoç’un; “Yar deyince kalem elden düşüyor ” değişidir kimi dillerde…
Yüreklerde tüten bir sevda kadar katre-i matemdir bazen de…
Aşk, sırrına erenler ne güzel ifade etmiş suret dışındaki manayı, görmekten çok hissetmeyi, bellemeyi, yar evi diyebilmeyi… Ne güzel ifade etmiş şair; “Herkesin gecesi aynıdır ama karanlığı farklı…”
Aşk, da tıpkı bu tanıma benziyor belki de…
3 harfte bitmiş ve her gönlün heybesine göre omuzladığı bir bedeldir kimi zaman… Aşkı bilen, gören, hisseden ifade eder kimi zaman; Nazım Hikmet memleket kadar derken,
Cemal Süreya gökyüzü ifadesini kullanır…
Ben ise içimdeki kelebekleri uçuşturan “kelebek avcısı” olarak nitelendiririm kim bilir…
Belki de bir gün şu satırlarda bir araya gelirsek şayet; aynı cümleyi, aynı i satırları ve aynı kitabın altını çizmiş bir vaziyette bulursak kendimizi biz de o zaman aşk yolculuğuna başlamış
iki yolcu oluruz ne dersin?