Ne önemi vardı ki taze yaprakların
Gül bahçelerinin yanında, yağmurun duruluğu
Gözlerindeki aykırılık, sabaha varan gürültün
Aklıma çakılan o koku, korkuların varlığı
Kalbimde hüznünün yaldızlı kahrı
kimin umurundadır batan güneşe veda eden çocuğun yalnızlığı
Nasılsa aklımıza kazınmış, nasılsa geçen zaman
Bizden hesap sormayacak, pişman olmayacağız
Hakim koltuğunda oturan yalancı yandaşım
Senin ne mutluluğuna ne de parçalanışına şahit olacak
O zaman sorarım yıldızlar her an pencereme konuşunuz
Sonra gecenin karanlığı perdeme koşuşu
Güneşin bu aceleciliği bundan mıdır? Sizi mi kıskanıyor yoksa!
Ama ben derim ki eğer yoksa bizi kutuplaştıran o korku
Ne önemi vardır ki gül bahçelerinin varlığı
Bir de gözlerine bir vuslat ağırlığı çöktüyse
Ölümle yüzleşen yanım elbette yıldızlara kanar
Elbette güneşin üstüne yorgan vadesini dolduran yaprak
Ayakların altında kurban edilen yüzüm, alnımın açıklığı
Evrenin bizim için olan bu fedakarlığı
Bulutların kesintisiz ve kusursuz bu süzülüşü
Hepsi ama hepsi yaşamak sanatının gayreti
Gayretin içindeki pamuk ipliğine asılı inancım
Aklayacağım sol yanımı ve yürüyüşümdeki çarpıklık
Gözlerime işlenen şaşılık, kulağımın pası
Dudağının iki ucuna sapladığın cümlede
Mektupların suçu ne ola ki? Kaleme reva görülen bu fenalık
Cümlelerin küskünlüğü, içine düştüğümüz mana alemi
Sana da tanıdık gelmiyor mu? Bak, kendi ile helalleşen dünya
Oysa ölümü sen hatırlattın bana, ölüm ile yüzleşen ilk sendin
Duvarlara saklanan gölge, yansımasını kaybettiğinden beri
Çiçeklerin kökleri karalar bağladı, sudaki bu küskünlük
Yeryüzünün sallanması ve dağların hızla yürümesi
Yaklaşmakta olduğumuz şey nedir sence?
Nuh tufanıyla paklanamayan insan, ölümün gerçekliği ile yüzleşti
Sonra ölümü kitli sandıklara koyduk, gitmesini bekledikçe
Ona yaklaşan biz olduk, yine o sandığı açan o eller
damarlarımızda hızla akan kan bizi ona sürükledi
Bir türlü temiz toprakla kirlenemedik, çamura yattık, balçığa battık
Ama gelmedi o içimizin aydınlığı, hilesinden yırtamadık
Ve karalar bağlayan çiçekler gül açtı
Bahçeler doldu, böcekler, kuşlar, ağaçlar yaprak açtı
Gecenin karanlığına sakladığımız o son
Bizi, evreni yenme planları yaparken yakaladı
Halen anlamadın di mi? Ben sevgiyi ölümle akladım
Ölümle yaşlandıkça kalbim ruhumla döneceğim ona
Yön tayin edemiyorum içimin uçurumuna
Bir anda körükleniyor ateşi aklımın ucuna
Fikirlerimin öksüzlüğü, gönlümün karalığı bundan
Son kez açtım gözlerimi
son kez değiyor belki de sözlerin dilime
Aklımla yendiğim bu savaşı her defasında gönlüme kaptırıyorum
Ve zaman, elimde avucumda ne varsa alıyor
Geriye edindiğim davam ve kavgam
Ruhum ve denkliğim
Geriye sadece o kalıyor işte; ölümün çıplaklığı ve hakikatin izharı…