4×4 Kitap

“Hümanizma ruhunun ilk anlayış ve duyuş merhalesi, insan varlığının en müşahhas şekilde ifadesi olan sanat eserlerinin benimsemesiyle başlar.”
Hasan Âli Yücel

24okur’un çiçeği burnunda serisi 4×4’ün 2. Haftasında kitap bölümüyle sizlerleyiz. Kitap okumak, farklı bir Dünya’ya göz atmak gibidir. Üzerine söylenmiş onlarca güzel sözü hak eder kitaplar. Ancak benim için kitap okumak üzerine söylenmiş en güzel söz “Okumadığın gün, karanlıktasın.”

Bu hafta, sizler için yabancı ve yerli eserlerden, farklı edebiyat türlerinde, faydalı olacağına inandığım kitapları derledim. Ancak, klasik kitap incelemeleri gibi uzun uzadıya kitabı anlatmak yerine, kitabın özünde anladığımı sizlere aktarmaya çalıştım. Her ne kadar, altını çizdiklerimi sizlerle paylaşsam da hiçbir kitap için spoiler yok merak etmeyin.

Bu kitapları okumayan herkesin merakını uyandırmak tek gayemizdir. Kitapların dünyasında kaybolmuş her kitap sevdalısı ile bir paragraf başında karşılaşmak ümidiyle, keyifli okumalar.

Toplum Sözleşmesi

Fransız fikir insanı Jean- Jacques Roussea’nun kaleme aldığı eser, günümüzde canlılığını ve geçerliliğini kaybetmeyen fikirlerin toplandığı klasik bir kitaptır. 144 sayfadan oluşur.

Rousseau, bu eserde politik devlet düzenini ve bu düzen içerisinde olması gereken idealleri en açık biçimde okuyucuya aktarmıştır. Kitapta, toplumun, düzene ihtiyaç duymadığı ve mülkiyet kavramının olmadığı zamanlardan, sosyal sınıfların, düzenin, mülkiyetin yerleştiği dönemlere nasıl geçtiği net bir şekilde anlatılmaktadır.

Jean- Jacques Roussea’ya göre niyet: “insanları oldukları gibi, yasaları da olabilecekleri gibi ele alıp, toplum düzeninde güvenilir ve haklı bir yönetim kuralı bulunup bulunamayacağını araştırmaktır.”

“En güçlü, gücünü hak, boyun eğmeyi de ödev biçimine sokmadıkça hep egemen kalacak kadar güçlü değildir.”

“Bir kalabalığı boyunduruk altına almakla, bir toplumu yönetmek arasında her zaman bir ayrım olacaktır.”

“Her çıkarın ayrı birtakım kuralları vardır. İki özel çıkar arasında uzlaşma, bir üçüncü kimsenin çıkarına karşı yapılır.”

“İyi yönetilen bir devlette cezalar azdır. Bunun nedeni bağışlanmaların çokluğu değil, suçluların azlığıdır.”

“Özgürlük elde edilebilir ama kaybedildi mi, bir daha ele geçmez artık.”

“Kendini her zaman iyi yöneten bir halkın yönetilmeye gereksinimi yoktur.”

“Zeus’un oğlu Dionysos, kötü bir davranışını yüzüne vuran ve ‘Benim böyle bir şey yaptığımı gördün mü?’ diyen babasına, ‘Sizin babanız kral değildi ki.’ Diye verdiği karşılık hayli akıllıca bir karşılıktır.”

Zeytindağı

Mektepli bir Edebiyatçı olan Falih Rıfkı, Osmanlı son dönemlerinde bürokrasi de görev alırken, gazetecilik yapmıştır. Cemal Paşa’nın hususi kâtipliğini yaptığı sıralarda Orta Doğu Osmanlı şehirlerini görmüş, oralarda yaşarken yaşananlara yakından şahit olmuştur.

Zeytindağı ismi, günümüzde de Kudüs’e gidildiğinde görülebilen dağın isminden geliyor. Kitapta, Osmanlı’nın son döneminden, Cumhuriyet’in ilk yıllarına kadar yaşananlar konu edilmiştir. Kitap 192 sayfadan oluşmaktadır.

Bu dönemlerde yaşananlara “Ah” demeyen kaç kişi var acaba? Suçlu ne Zeytindağı, ne Cemal Paşa. Suçlu, tarihe tekerrür imkanı veren, sonra olanlara kader deyip “Ah” edenler.

“Batıyorduk”, evet batıyorduk. Falih Rıfkı bunu söyleyebilme cesurluğuna erişmiş nadir kalemlerden. Bilinmez nedendir ama batarken dümene yakın olmasından geliyor olabilir bu cesaret.

Kitap çok sade, açık bir dille, tane tane yazılmış. Adeta görün ve yapmayın kardeşim diyor. Tarihten çıkarılacak dersin daha da ağırlaşmaması için okunması gereken kitaplardan.

“Yirmili yaşlar; ümit, hayal ve iyimserlikten yoğrulan bu altın çağ, bir dede başı kadar yıpranmış, çileden geçmiş ve ağırlaşmış, onu omuzlarımın üstünde güç tutuyordum.”

“Harbiye nezareti, Vicdani mahlasıyla yazılan ”Ordu ve Gençlik”i men ettiğinde, Hafız Hakkı Paşa veda ederken “kalemle yaptıramadıklarımızı, silahla yapacağız!” diyordu. O dönem gençlik; çabuk sever, çabuk inanır ve bağlanırdı.”

“Bir disiplin kadrosu içinde anonim kalmak Türk gençlerinin hoşuna gitmezdi. Meşrutiyet gençliği gibi Cumhuriyet gençliğinin başlıca eksiği budur.”

“O gençler şimdi toprak ama fikirsizlikler hep 18-20 yaşında.”

“Kinsiz ve kedersiz ölüme gitmek güçtür.”

“Yalanın tecvidli Arapçası, herkese ayet tesiri verir.”

Kayıp Arkadaş

“Düşman, kayıp arkadaştır.”

Günümüzün en büyük fazlalıklarından biri maalesef geliştirmeyen kişisel gelişim kitapları. İnsan kendini geliştirmek istiyorsa ruhuna yönelmeli, onu onarmalı. Başkalarının metotları sadece insanı popüler kukla eder. Popüler olmak için halı altına süpürülmüş her sorun bir gün büyümüş olarak karşımıza çıkar.

İşte, insan ruhuna fısıldayan, o ruhu ve psikoloji yakından tanıyan biri Prof. Dr. Kemal Sayar. Psikiyatri profesörü olan Sayar’ın akademik kişiliğini bir yana bırakalım. Yazdığı kitaplarla ideal insan gereklerini orta şekerli, tatlı-sert kulaklara fısıldayan Kemal Hoca, torunlarımızın okuyacağı yakın tarihi yaşadığımız bu günleri kendi üslubunca çok geniş pencerelerle gözler önüne sermiş.

Günümüz beşerinin, en şaşar olduğu nokta insanlık! İnsanlığın hududu nereye uzanır? İnsanlık, insanın neresinde saklanır? İnsanların insanlığı neye yarar? Bu soruların cevabı yine insanda saklıdır. Ancak nisyan ile malul olan beşere ara sıra ihtar zorunlu olur. Muhtarların, hatır gönül işlerinden ihtara vakit bulamadığı bu zamanlarda koşar adım gelmiş imdada Kemal Hoca.

Bu kitabın bölümlerinden hiç bahsetmeyeceğim. Sadece bu kitabı herkesin okuması gerektiğini söyleyeceğim. İnsan kalmaya hevesli, vicdanını yitirmemiş, aklını kaybetmemiş, nefes alıp vermekten daha yararlı planları olan her insanın okuması gerektiğini söyleyeceğim.

“Vicdan iyi bir turnusol kağıdıdır.”

“Başkalarının günahı bizi aziz kılmaz!”

“Siyasetçi ve onun takipçisi, kendi erdemini ortaya koymaktansa ötekinin erdemsizliğinde kendine pay çıkarmak derdinde.”

“İnsan insanın kurdu değildir bizim irfanımızda. İnsan insanın yurdudur.”

“Bir uygarlık kafasından değil, önce kalbinden çürür. (Aime Cesaire)”

“Temsil asla gerçeği ikame edemez. Geçmişim sonsuza dek yitip gitmiş olduğu bilgisi yürek yakar. Nostalji, geçmişin temsili ve gerçeği arasındaki boşluğa oynar.”

“Hakikat yaralar, yalan ise öldürür.”

“Geçmişi susturmak sadece bugünü zehirler.”

“Zalimin elindeki en etkili silah, mazlumların zihniyetidir.”

“İstediğiniz bir şeylerden mahkûm olmak, mutluluğun vazgeçilmez bir rüknüdür.”

Bir Adam Girdi Şehre Koşarak

Tarık Tufan için mahallemizin kalemi diyorum ben. Çünkü okuduğunuz her kitabında, romanlarında da denemelerinde de sizden, bizden hikâyeler, konular görüyorsunuz. Bir romanını okurken benzer olayları yaşamış yan komşunuzu hatırlayabilirsiniz. Ya da bakkalın önünde sohbet ederken anlatılan bir olay da olabilir. Her gün düşündüğünüz bir derdi kelimelere dökülmüş bir deneme çıkabilir karşınıza. Ve daha onlarcası. Tarık Tufan mahallemizin kalemidir bana göre.

“Şehrin en uzak ucundan bir adam koşarak geldi ve ‘Ey kavmim!’ dedi, ‘Bu elçilere uyun! Sizden hiçbir karşılık beklemeyen ve kendileri doğru yolda olan bu kimselere uyun!’” (Yasin Suresi, 20-21) Kitabın ismini bir ayet koymuş. Ama hemen ön yargıya kapılmayın, zamane ayrışmasına yenik düşmemiş kalemlerdendir Tarık Tufan.  

Bir kelamı en güzel kalem erbabı anlar. Bir kitabı en güzel kitap sahibi anlatır. Peki Tarık Tufan bu kitapta ne yazdı, ne anlattı?

“Yakama yapışan cümleleri yazdım. Bir cümle insanın yakasına yapışır mı demeyin, yapışır.
Gördüklerimi, hatırladıklarımı, sayıkladıklarımı, unuttuğumu sandıklarımı, gözlerimi kapatır kapatmaz zihnime üşüşenleri yazdım.
Aklıma ilk geldikleri halleriyle yazdım cümleleri.
Bir küçük gazete haberini, bir film sahnesini, yolda gördüğüm insanları yazdım.
Çoktan kabuk bağladığını düşündüğüm yaralarım vardı. Yanılmışım. Yazmaya başlayınca onlar da bir bir sızlamaya ve bazen de kanamaya başladı.
En çok tekrarladıklarım, en çok ihtiyaç duyduklarımdır.
Bundan öte bir amacım yok.”

İşte bu kitabın ilk sözü ve özü. Elinize aldığınızda huzuru koklayacağınız bir kitaba davet ediyorum sizi.

Kitapla kalın.

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version