Bir Delinin Defterinden ‘Dörtlükler’

Bir tepeciğin buğulu izdüşümü,
Ve nüfuz ediyor kalbe son gülüşü
Ölümün telaşsız ve ıssız yalnızlığında
Apansız pençesindeyim o ilk öpüşün…

*

Ah, bu kaçıncı devinim,
Bendimi yakıp kavuran
Bu kaçıncı hazandır;
Seni benden alıkoyan…

*

Bir ışık hüzmesi ki;
ince ince serpilir,
fırtınalı son arzum
gül yüzüne serilir…

*

Ben ki bir garip seyyah
firari bir hastayım,
ellerinde can bulan
şarabın ayyaşıyım…

*

Cahil almış diline hakk’ı;
gönlü gaflet softası,

önü küfür sofrası,
sorsan, irfan irşadı

sorsan, ilim üstadı
yoktur hiçbir izahı…

*

Her gün göğe bakan suret,
Aç, tüm perdeleri ve seyret!
Gözlerinde var bir zulmet,
Sen misin ürkek metanet?

*

Kasvet yerleşti yârin bağrına,
Kan doldu toprağıma varıma
Kaldırdı dik başını aşk uğruna
Doladı ak urganı kara boynuna…

*

Dökülsün kini nefreti nemli toprağa
Yükselsin bu gece yüce şahikaya!
Yıkılsın gururun aşılmaz duvarı,
Yârin ümidiyle vursun her umara!

*

El değmemiş duru şiirler bulmalı,
Gönül sofrana oturup sunmalı
Sevgilim, bahar kıskanır zarafetini
Zülüflerine inciler güller dolamalı…

*

Bu fırtına kanımı sömüren bir buhran,
acı suretinde asılı duran bir yakarış,
sessiz limanlara sürükleyen bir poyraz
belki de aşkın sefaletini taşıyacak…

*

Bir buğday sapına asılı kader denilen,
Buğday kurudukça gücünü belli eden
Melal öldüren öpüşler esnasında,
Bir gelincik kurumaktan kurtulur…

NO COMMENTS

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version