Bir Fakih Üzerine

Daha çok İmam Azam Ebû Hanife olarak bilinen Nu’man b. Sabit (Allah kendisine rahmet etsin) Hanefi Mezhebi’nin kurucusudur. Hicri 80 miladi 699 yılında Kûfe’de doğmuş, 70 yaşındayken hicri 150 miladi 767 yılında Bağdat’ta vefat etmiş, vasiyeti üzerine Hayruzân kabristanlığına defnedilmiştir.

İlk başlarda kumaş ticaretiyle ilgilenen Ebû Hanife (rah.) daha sonra ilme olan iştiraki ve sözüne itimat ettiği bir hocasının yönlendirmesiyle ilim meclislerine gitmeye başlar. Kısa zamanda hocaları tarafından keşfedilen Ebû Hanife (rah) bir süre sonra ticareti çalışanlarına bırakıp tamamen kendisini ilme adar. Özellikle Kûfe’de, o dönemin en otoriter hocalarından olan Süleyman b. Hammad’ın (rah) derslerine devam eder. Bir gün hocası uzun bir yolculuğa çıkar ve yerine Ebu Hanife’yi (rah) bırakır. Aradan zaman geçip Süleyman b. Hammad’ın (rah) vefat haberi gelince halk, o makamda hep Ebû Hanife’yi (rah) görmek isterler ve öylede olur. Ebû Hanife (rah) artık bir ilim meclisi kurmuş öğrencilerine ders, sair halktan gelip soru soranlara fetva vermeye başlamıştır. Artık ömrünü ilim öğretmeye vakfeden İmam Azam (rah) diğer büyük alimler tarafından da tanınır, uğraştığı ilimde otorite kabul edilir.

İmam Azam (rah) hadis, tefsir, kelam, kıraat, sarf ve nahiv ilimlerini de çok iyi bilip yorumlarken daha çok fıkıhla ilgilendiği için bu alanda meşhur olmuştur. Fıkıh konusunda çok ve derin çalışmalar yapan İmam Azam (rah) nihayet bu konuda -ilk kez- bir sistem oluşturur ve Fıkıh Sultanı unvanına layık görülür.

Daha sonra meşhur olacak bir çok talebeye hocalık yapmıştır. bunların başında, İmam Ebu Yusuf, İmam Muhammed, İmam Züfer (rah) gelmektedir. Kendi ve öğrencilerinin çalışma ve gayretleriyle Hanefi Mezhebi oluşmuş ve İslam aleminde kabul görüp benimsenmiştir. Başta Osmanlı olmak üzere birçok ülke İslam’ı Hanefi mezhebi ile tanıyıp yaşamıştır.

Not: İslam’da mezheplerin önemi ve gereği konusuna burada değinmeyeceğim. Bu konu çok önemli olmakla beraber başlı başına bir konu olup belki başka bir yazıda ele alınabilir.

Bu aktardığım bilgilerin kaynağı, İbn Hacer el-Heytemi’nin (rah) kaleme alıp Manastırlı İsmail Hakkı tarafından Türkçe’ye kazandırılan, “Fıkıh Sultanı İmam Azam Ebu Hanife” adlı eserdir. Eser adından ve yukarıda özeti mahiyetinde aktardığım pasajdan da anlaşılacağı üzere biyografik bir çalışmadır. İmam Azam’ın doğumunu, yaşamını, şahsiyetini, ilim hayatını, faziletlerini ve vefatını konu edinir.

Fıkıh Sultanı İmam Azam Ebu Hanife

Eserin asıl ismi el-Hayratü’l-hisan fi menaki’l-İmam-ı A’zam Ebû Hanife en-Nu’man’dır. Son dönem Osmanlı alimlerinden Manastırlı İsmail Hakkı tarafından dilimize çevrilmiş, bazı açıklamalarda eklenip sadeleştirildikten sonra yukarıda zikrettiğimiz adı almıştır.

Gelelim eserin asıl değinmek istediğim noktasına. İslam’da dört hak mezhep vardır. Bunlar; Hanefi, Şafi, Maliki ve Hanbeli mezhepleridir. Kitabın yazarı İbn Hacer (rah) Şafi mezhebine mensup bir alimdir. Kitabın konusu olan İmam Azam (rah) ise Hanefi mezhebindendir. Kitapsa onu tanıtıp övmek amacıyla yazılmıştır.

İnsanlar bazen bir görüşe takılıp onu öylesine savunurlar ki artık kendilerine diğer görüş ve düşünceler yanlış, aksini iddia edenler dalalete gelir. Ve yine bazıları -mezheplerin ne olduğunu ve neyi teşekkül ettiğini bilmeyen bazıları- bunun İslam’da da olduğunu söylerler. Halbuki bu büyük bir yanılgıdır. Yukarıda örneğini verdiğimiz ve istersek bu konuya dair getirebileceğimiz daha birçok örnekte de görülür ki İslam’daki mezhepler “Benim dediğim doğru, senin dediğin yanlış,” felsefesiyle hareket etmeyip, içtihat, kıyas, hüküm çıkarma ve itibari dayanak çalışmalarıyla farklı hükümler elde edip birbirini yalanlamaz. Bu meseleyi -insaflı ve ön yargısız bir şekilde- araştıranlar bunu rahatlıkla görebilirler.

Birini değerlendirirken önemli olanın biz-siz-onlar olmayıp yaptıklarımız ve savunduklarımız olduğunu ortaya koyan bu eser bize bir şahsiyet üzerinden çok önemli mesajlar vermektedir. Okuyana tabii…

1 COMMENT

LEAVE A REPLY

Bir yorum girin
Adınız

Exit mobile version