Dünyaya baktığımız yer ekseriyetle aynı
İşte! Aynalar da dönmüş yüzünü
Karanlık ve fırtınalı bir denizin
Hırçınlığıyla başlıyoruz geceye
Sokaklar dar, kapılar kilitli, susmuş taş plak
Geçen kış saz çalan teyze yerinde yok
Sağır duyuları haykırıyor beyaz evler
Ve bellere dolanan eller…
Söz etmeyin bana masumiyetten
Biliriz ki elbette harcanmışlık kaldı geriye
Ruhum Karaköy’de dolanmakta
Gelseydim eğer, sözlerine mi yoksa
Gözlerine mi rast gelirdim
Ya da bir kahve içmeye mesela, gelir miydim
Sahi piyanonun sesi neye benzerdi
Kadıköy vapuru kaçta kalkardı
Lütfi abi dükkanı kaçta kapatırdı
Enn çok bisiklet sürmek istediğin ülke hangisiydi
Dudakların en çok hangi masalı okumayı severdi
Sesinden duyamadığım yalnız ismim kaldı
Saat yine ilk turunda yola çıkmış
Akrepler, yelkovanlar, uygunlar, uygun olmayanlar
Bir mart devinimiyle yokuş aşağı koşmayı
O sert rüzgarın da yüzüme çarpmış olmasını dilerdim
Olanca soğuğa rağmen evime gidip ısınmayı…
Evime dediysem sana, sıcak parmak uçlarına
Kedilere, kanepelere, kupalara
Henüz anlatmadığın hikayelere
Cılız ruhlarımızın dinlendiği minderlere
Sana dönmeyi dilerdim
Dünyaya dönmeyi…