…”Kader mevzunu iki taraflı incelemek gerekir. Bir insan yönünden birde ilahi yönden. İnsan açısından bakacak olursan tam bir muamma, bilinmezlik çukurudur. Zira bir an sonra dahi ne olacağını bilemez insan. Başına kah kendi yaptığı kah başkasının yaptığı kah isa direkt çözümleyemediği (ilahi bir iradeyle) ani, beklenmedik şeyler gelir. Ve bu sadece kendi açısından değil, her bir mahlukat; insan, hayvan nebatat, uzay, zaman ne varsa hepsi için geçerlidir. Bir an sonra trilyonlarca olasılıktan oluşan zaman ve mekan olaylarından birini idrak eder. Bunun bilinebileceğini iddia edenler varsa da (vahiy ve ilham kabilinden olan) çok azı hariç tamamen tahmine dayalı varsayımlar olabilir, en iyi ihtimalle. Bir de kaderin ilahi yönü vardır ki mutlak bir düzeni, oluşum ve yapıyı ifade eder. Allah kaderi, insanların muhayyer oldukları seçimler sonucu oluşan (cüz-i irade), gerekli gördüğü noktalara kendisi de müdahale ederek (külli irade) yazmıştır. Şu da var ki, Allah insanların kaderini yazdı diye insanlar o kaderi yaşamaz. Bilakis Allah kaderi, insanların yapacaklarını ezeli ilmiyle bilmesi sonucu önceden yazmıştır. Bu tıpkı bir kimsenin güneşin doğacağını bildiği için güneşin doğmadığı, bilakis güneş doğacağı için o kişinin onu bildiği, kuramı gibidir. Yani sebep ve müsebbebi karıştırmamak gerek.
Bütün bunları anlatmamın sebebi yapacağım kıyaslamanın anlaşılmasını sağlamak. İşte tıpkı kader gibi SBK de iki taraflıdır; olağanüstü bir düzen ve mutlak bilinmezlik. Nehirkent’e yolunuz düşse ve araştırsanız, sorsanız soruştursanız, hatta asıl üyelerinden birine denk gelip tarif etseniz, böyle bir yapının olmadığına kanaat getirme yanılgısına düşersiniz. Ancak biraz oturup bu anlattıklarım rehberliğiyle etrafı iyi gözleyecek olursanız, biraz kulak kesilip yapıyı anlamlandırmaya çalışırsanız, bir süre sonra farkına varacaksınız ki işlemekte olan harikulade bir yapı var. Sokağı bozguna uğratmakta hüner sahibi birtakım kişiler bir araya gelmiş işlerini titizlikle yapmakta. İşte benimde amacım bu komiteyi size tüm ayrıntılarıyla anlatmak. Bu sokak el kitabını oluşturmak nasıl gider ve ne kadar sürer, işte onu Allah bilir, biz onun ismi ve yardımıyla başlıyoruz”…
Diye devam ediyor Ahmet Cevdet beyin sözleri. İlginç bir çalışma olmuş. Alıp okuduktan sonra bu fikrin nereden aklına geldiğini, tam olarak ne anlatacağını sorduğumda, “Onu okudukça görürsün, bırak şimdi onu nasıl olmuş ondan bahset,” cevabını verdi. Şaşırmadım tabi, zira Ahmet Cevdet bey konuşmasında dahi böyle yapar. Bir konu konuşuyor olsak ve arada geçen bir cümle hakkında malumat istesem, “Dur şimdi konuyu dağıtma, ona da sıra gelecek. He, gelmezse de en son sorarsın, aklında tut” der. Meselenin içinde açıklarsa ne ala, yok açıklamazsa ben genelde sormayı unuturum, en kötüsü de eve dönerken aklıma gelir, “Dur, iyisi mi bir daha unutmadan arayıp sorayım,” derim kendi kendime. Ararımda. Ama sonucunu tahin edebiliyorsunuz değil mi (buraya bir gözleri yaşarmış smayl bıraktım)? “Çakır bey evladım şimdi o mesele uzun, bir de telefonda anlatmayı sevmem bilirsin. Yarın uğra öyle tartışmaya açalım bu meseleyi. Hee, sen yine araştır da gel!”
Hani bir söz vardır Esnafın Derdi diye. Genelde bununla hangi alanda esnaflık yapıyorsa esnafın o konunun derdiyle dertlendiği anlaşılır. Ahmet Cevdet bey bu mefhumu biraz daha derinleştirerek şöyle der, “Esnafın derdi vardır. Evet, çünkü esnaf dediğin kendini, komşusunu, mahallesini düşünen, bu konuda bir şeyler yapmaya çabalayan kişidir de ondan. Yoksa kendi işinin derdiyle yanmak demek değildir bu mefhumun bize anlattığı. Bu tıpkı ahilik gibi (burayı açıklamadan, biliyormuşumcasına hemencecik geçti). Bende kendime bir takım dertler edindim tabi, nasibim olsun diye şu esnaflık mefhumundan. Bak mefhum diyorum dikkat et. Kelimelerin lafızları vardır, ifade ettiği manalar ve dahi onlara yüklenenler manalar vardır birde. Bir sınıftaki öğrencinin sadece bir dersi mi vardır? Hayır, bilakis ana dersinin yanında başka derslerde alır. Sadece ana dersini verse geçer mi? Hayır, diğerlerini de isterler (burayı da açmadı Ahmet Cevdet bey. Benim anladığım esnaf kelimesinin sözlük manası olan sınıflara ve bununla bağdaştırdığı manalara değindi). O halde her esnafta yaptığı ana işin yanında bazı ara işlerde üstlenmeli mahallesine katkı sağlayacak. Bizde okuyup anlatıyoruz işte Çakır bey evladım, şimdi sizinde vasıtanızla yazmaya başladık. Görelim rabbim neyler, neylerse güzel eyler”.
Vesselam.