Evet mendil satan çocuktan mendil almayın, ona bir miktar para, çikolata ve mümkünse çay verin
Mendil satan çocuklar birer sis gibi çöküyor akşam vakitleri ülkelerin sokaklarına. Satılan şeylerin mendil değil günahlarımız olduğunu ve onların da çocuk değil birer mitolojik varlık olduğunu anlıyoruz çok geçmeden. Farklı ülkelerin farklı köşelerinde yoksulluk ve yalnızlık kendine pay biçiyor. Bir çocuğa yavaşça yaklaşıp annen baban nerede diye sorduğunuzda “babam öldü, annem de az ileride” cevabına rastlıyorsunuz ve daha siz sormadan kirayı ödeyemediklerini, oraya daha yeni geldiklerini, henüz hiç para kazanamadıklarını işitiyorsunuz bir bir. Hayret ediyorum bir çocuğun tek nefeste bunları anlatışına. Düşünmeden söylendiği belli olan cümleleri annesinin mi ezberlettiğini soruyorum mahcubiyetle. Hayır diyor. Hayır ben kendim gördüm. İlk kez kandırılmak istiyorum, ilk kez duyduğumun doğru olmamasını diliyorum tanrıdan. Ben kandırılmaya hazırım yeter ki yoksul küçük kızlar bot ve mont giyebilsin. Bunu al mendil istemiyorum ama bana söz ver yarın kendine çikolata alacaksın. Söz abla… söz. Evet, bu şehrin köpekleri bile daha bir geda bakıyor gözlerinize. Muhtemelen görmüyorsunuz çünkü gözlerinizi kaçırıyorsunuz. Uzaktaki satıcıları atlatmak için şerit değiştirir gibi yolunuzu değiştiriyorsunuz bu çocukları her gördüğünüzde. Görmezseniz vicdanlarınızın size dayattığı hükümden kaçacağınıza inanıyorsunuz. Akşam haberlerindeyse soğuktan donan çocukları gördüğünüzde cıkcıklamalarınız kesilmiyor, lanetler yağdırıyorsunuz. Çünkü çok daha uzak kalıyor bir bardak çayla çocukların yanına gitmek… Allahım; çocukları, köpekleri ve kedileri koru.