Çalış, genç arkadaşım çalış! Namerde muhtaç olmak ölmekten beterdir.
Ord. Prof. Dr. Ali Fuad Başgil
Ali Fuad Başgil
Bilimin, ilim ahlakıyla yapıldığı zamanların hocası gerçek Profesör Ali Fuad Başgil.
Samsun Çarşambalı bir ailenin çocuğu olan Ali Fuad Başgil 1893 yılında doğdu. Lise öğrenimine kadar memleketinde kalan Başgil, lise eğitimi için ona ilmin kapısını açan şehir İstanbul’a gitti. Lise öğrenimi sırasında başlayan Cihan Harbi’ne yedek subay olarak katılan hoca, 4 yıl cepheden cepheye koştu. Savaş sonrası eğitimine devam eden Başgil, lise döneminden sonra Paris’in en ünlü üniversitelerinde felsefe, hukuk ve siyaset bilimi eğitimi aldı. Yurda döndüğünde üç fakülte ve yüksek okul diplomalı bir hocaydı. Yurt dışında kazandığı birikimleri tamamen yurdu ve bu yurdun gençlerini yetiştirmek için harcayan Ali Fuad Başgil, birçok farklı alanda çalışmış, birçok ilki gerçekleştirmiştir.
Sayısız yayına imza atan Ord. Prof. Ali Fuad Başgil’in en ünlü eseri “Gençlerle Baş başa”dır. Kimi satış noktalarında kişisel gelişim kitaplarıyla aynı rafa konulsa da bu kitabın türü sadece “başucu kitabı” olabilir. Malum günümüzün en popüler kitap türü kişisel gelişim kitapları oldu. Bu alanın erbabı olmayan, kendi gelişimini dahi tamamlayamamış, boş zaman filozoflarının yazdıklarıyla aynı kefeye konamayacak bir eserdir “Gençlerle Baş başa”
Gençlerle Baş başa
Gençlerle Baş başa, bir öğüt kitabıdır aslında. Hayatını eğitim, üretim ve gelişim üzerine harcayan bir insanın, kendini yetiştirmek isteyenlere samimi bir dille verdiği öğütler var bu kitapta. Gelişim konusunda boşa harcanacak, geç kalınacak hiçbir vaktin olmadığını bilen Başgil bu kitapta karşılaşılacak zorlukları ve yapılması gerekenleri sıralamış.
Profesör kitabını, “Geleceğin ümidi olan gençleri, bunalımdan, iradesiz ve cesaretsiz yaşamaktan kurtaracak olan bu kitap; başarılı olmanın sırlarını göstermektedir.” şeklinde anlatmaktadır. Bu sebeple, okula yeni başlayacaklar, okuduğu bölümü sevmeyenler, okuyamamış ama kendini geliştirmek isteyenler, yeni bir iş kuracaklar, çocuk yetiştirenler, kısaca herkesin en az bir kere okuması gereken bir kitaptır “Gençlerle Baş başa”
Şaşarım Aklına!
Kitabın bölümlerine ve içeriğine geçmeden önce Ali Fuad Başgil’in paylaştığı bir anekdotu aktarmak istiyorum.
“ Birinci Dünya Harbi’nde dört buçuk sene, Kafkaslarda cepheden cepheye koştuktan ve bu felaketi sefalet ve ıztıraplarını çektikten sonra, nihayet İstanbul’da terhis edildim. Terhisimin ilk haftalarında müthiş bir avarelik ve kararsızlık içinde kaldım. Ne yapmalı ve hayatta nasıl bir yol tutmalıydım? Yarım kalan tahsilime devam mı etmeliydim; yoksa terhis edilen birçok arkadaşlarım gibi, tahsilden vazgeçip bir iş hayatına mı atılmalıydım? İçimi kemiren bu tereddütü yenemiyor, bir türlü karar veremiyordum. Görüp konuştuğum kimseler beni hep tahsil hayatından soğutuyor ve bir iş tutmaya teşvik ediyordu. Bir aralık, Sirkeci kahvelerinden birinde genç bir tüccar hemşehrime rastladım. Mal almaya gelmiş. Bana ne yapacağımı ve ne iş tutacağımı sordu. Ben de kararsız olduğumu, fakat gönlümün tahsile dönmeye aktığını söyledim. ‘Şaşarım aklına, okuyup da kütüphane faresi olacağına, benim gibi iş yap da para kazan.’ dedi. Bilahare hırsının kurbanı olup genç yaşında ölen bu tüccar hemşehrimin sözleri, zaten sallanan içimi, bütün bütün alt üst etti. Adeta şaşkına dönmüştüm.
Nihayet, ilmine ve kemaline derin bir hürmet beslediğim ve kendisinden feyz aldığım, Şevketi Efendi isminde eski müderrislerden bir zat vardı. Bu zatı ziyaret edip fikrini öğrenmeye karar verdim ve kendisini Çarşıkapı’daki evinde ziyaret ettim. Hoşbeşten sonra, hoca bana ne yapacağımı sordu. Ben de kendisine kararsızlığımı anlattım. Bana şunları söyledi: ‘Tereddüdü bırak ve tahsile devam et. İnsan ihtiyarlığına kadar ömrünün her çağında iş hayatına atılabilir ve az çok muvaffak olur. Fakat okuyup öğrenmenin muayyen bir çağı vardır. Sen bugün bu çağdasın. Bu çağı geçirirsen ona bir daha dönemezsin ve istidadını heder etmiş olursun. Okuyup öğren de, sonra istersen tüccar ol. Bunda bir zararın olmaz.’ Bu hikmet dolu sözler üzerine kararımı verdim ve pişman olmadım.”
Alıntılar
Kitap 5 ana bölüm ve 62 sayfadan oluşuyor. Hayatta da olduğu gibi kitapta başarılı olma koşulları belirli basamaklarla ilerliyor.
İlk bölümde başarılı olma yolundaki tehlike ve düşmanları anlatmış Başgil. Devamında başarılı olmak için gereken şartları sıralayan Profesör disiplinli bir hayat için gereken iradenin terbiyesinin ruh ve karakterimiz üzerindeki tesirlerinden bahsetmiş. Dördüncü bölümde başarının gayret ve verimli çalışma ile geleceğini anlatan Başgil, kendince çalışma hayatının genel geçer kanunlarını sıralayarak kitabı ve aynı zamanda öğütlerini noktalamış.
Ali Fuad Başgil ve Gençlerle Baş başa ile tanışmakta gecikenler için işte kitaptan bazı bölümler:
“Muvaffak olma yolunda senin ilk büyük düşmanın tembelliktir. Burada sana tembelliği tarif edecek değilim. Onu sen, ben, hepimiz az çok tanırız. Zira öteden beri denilegeldiği gibi ‘İnsan tembel bir hayvandır.’ Yalnız ben sana şunu söyleyeceğim ki, tembellik insan karşısına çıkıp da mertçe savaşan bir düşman değildir. Bilakis, eski peri hikayelerindeki kahramanlar gibi, şekilden şekle girecek ve bin bir hile kullanarak alt etmeye çalışan bir namerttir. Tehlikesinin büyüklüğü de buradan gelmektedir. ”
“Senin elinde bütün bu düşmanlara karşı koyacak iki kuvvetli silahın var: iradeli olmak ve çalışmak. Şu halde, mesele, iradeyi terbiye edip iyiliğin hizmetinde kullanmakta ve çalışmayı verimlendirmenin yolunu ve usulünü bilmektedir. Bence senin her şeyden evvel muhtaç olduğun bilgi budur.”
“İnsiyakların (içgüdü) başlangıcı doğuş, itiyatlarınki (alışkanlık, huy) ise, tekerrür eden hareketler serisinin ilk hareketidir. Ve mühim olan bu ilk harekettir. İnsan sigaraya ilk sigaradan, içkiye ilk kadehten başlar.”
“Çalıştığın bir iş, bir ders, bir kitap, bir yazı üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Ve bil ki, yılgınlık maskeli bir tembelliktir. Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hâsıl olan manevi zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki, harpte zafer ve işte muvaffakiyet yılmayanındır. Sebat önünde güçlükler erir ve imkânsız görünen, mümkün olur.”
“Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumaya koyulduğun zaman telaş edip sabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerek çalış ve öğren.”
Bonus!
Dünya olarak çok zor günler yaşıyoruz. Bu süreç biz insanlara çok şey öğretti ama hala insanlığı hatırlamamış, özgürlüğün, sağlığın ve mutluluğun önemini kavrayamamış olanlarımız var. Böyle sıkıntılı zamanlar bizler için bir fırsat aynı zamanda, düşünmek için, kendinde ne eksikse onu düşünmek için. Düşünün lütfen!
“Muvaffak olmak, mesut olmak demek değildir. İnsan muvaffak olur, cemiyet içinde özlediği yerin daha üstününü bile alır da, mesut olmayabilir. Servetin, iktidar ve şöhretin son haddine varmış nice insan vardır ki, içi daima saadet dünyasının hasretiyle yanıp tutuşur. Mükellef apartmanlarda, göz kamaştırıcı bir konfor ve lüks içinde yaşayan insanlar görürsün ki, bunun hepsini bir günlük saadetle değişmeye hazırdır. Çünkü saadet tamamiyle gönül işidir. Ve içimizdedir. Onu kendi içimizden başka bir yerde sanıp aramak ve saadeti sırf servet, iktidar ve şöhrette görmek çölde serabı su zannetmektir.”