“İnsan her şeyi anlatamaz, zaten kelimeler de her şeyi anlatmaya yetmez.” Cengiz Aytmatov
Orhan Veli “Epeyce yaklaşmışım… Duyuyorum anlatamıyorum.” dizelerini yazarken Bella’ya
Franz Kafka; ”Milena yardım et bana söyleyebildiklerimden daha fazlasını anla.” derken…
Sonsuz sayıda anlam ortaya çıkaracak sınırlı sayıdaki sözcük niye tutmadı ellerinden?
Lehçeler bir tarafa bırakılacak olursa yalnızca Türkiye Türkçesinin yazı dilinin söz varlığı, 114 bini aşmıştır. Türkçe kelime hazinesi açısından sahip olduğu zenginlik ile dünya dilleri arasında önemli bir yere sahipken nasıl oluyor da kendimizi anlatamıyoruz?
Gün geçtikçe bazılarımız neden konuşmayı bıraktı. Nasıl anlatmaktan vazgeçtiler, nasıl bıraktılar kalemlerini?
Düşünmüyor mu, hissetmiyor mu?
İnsanlar artık korkuyor; anlatamamaktan, anlaşılamamaktan.
Birini tanıyorum yazmaktan korkan.
“Kelimelere güven olmaz. Evet ben seçiyorum onları ama güven olmaz işte.Ya anlatamazsam hissettiklerimi ya yanlış kelimelere tutunmaya çalışırsam…”derdi.
Yine de yazdı, anlattı. Sesini duyuramadı ama yazdı. Önce cümleleri suçladı, ta ki dağılana dek. Kelimelerin yargılanması için elinden geleni yaptı. Sonra mı? Bıraktı yazmayı… Her eli kaleme, kağıda uzandığında masadan kalktı, gitti salata yaptı bol havuçlu; meyve soydu olmamış kiviler dahildi; anlatamadıklarının altını çizdi. Sesi çıkmayan kelimeleri olduğu için değildi bu yenilgi.
Anlatacakları içine sığmadığı halde birkaç kağıt dolusu cümleyle anlatılmazdı belki de. Suçu, cümleleri uzattıkça anlaşılacağına inanmasıydı.
Belki de onu dinleyen olmadığı için öyle sanıyordu. Haksızdı, Bu kadar haklı olduğu için… Ama yalnız değildi, herkes anlatma çabasındaydı. Bu değil miydi bizleri vazgeçiren? Dinleyen yoktu ya da dinleyecek olan yanımızda yoktu.
Duymuyorum diyenlere bağırılmaz susulurdu.
Bir mektuba sıkıştırılamayanların değil söylenemeyenlerin biriktiği zamandayız.
Ben dinliyorum sen anlat
Dinliyorum gözlerime bak
Sen anlat
Kalem mi istiyorsun
sol alt çekmecede
Bak önünde kağıt
Bekliyorum sen yaz
Yanından geçtiğin boyasız evden başla, karşıya geçmek için uzun süre beklediğin geniş yolu yaz. Düşündüklerini eklemeyi unutma, dur dur gözlerden mi başlanmalı anlatılmaya? Hayır! Kıvrık uzun kirpiklerinden başla, ellerini anlatma ama parmağındaki izi yaz olur mu?
Bekliyorum yaz…