Bak geçen annem pijama takımı almış, yıkayıp hemen giyindim. Açtım romantik bir film, yanımda dondurma, kaşık kaşık yedim sabaha doğru. Doyduğumda da kadın olmanın yuvayı kurup düzenlenmekle ilgili kısmı, erimiş dondurmanın orta da durmasına izin vermedi. Götürdüm koydum dolaba. Tezgahta bir iki bulaşık kalmış, sudan geçirmeden dizdim makineye. O kadar kız gibi hissetm
Filmlerde olur bunlar.. Babalarının prensesleri yok mu gerçek hayatta? Var ya, türlü türlüsü var. Aklıma bana nispet olsun diye babasının koluna girip, aynı yere öylece önümden giden arkadaşım geldi. O babasının prensesiydi işte. Bir tık şımarıktı mesela. O bulaşıkları makineye köpükleyip de mi koyuyor acaba diye düşündüm. Ya da ben hiç sevmem yer silmeyi, o belki yerleri silmeden rahat etmiyordu. Ne alakası olduğunu da düşündüm. Kız gibi hissetmenin neyle alakasını olduğunu bilmiyorum. Yuvayı dişi kuş kurar derler, ama erkekler de güzel yemek yapar mesela. Mutfakta erkek kız gibi mi hisseder? Kızların bakımından bahsedilip durulur, süsünden, püsünden. Kendim dahil kaç tane kızın kuaföre gitmeyişi, makyaj malzemesi olmayışı geldi aklıma. İnsan cinsiyetinin konulmuş kuralları var mıydı acaba? Kadınları erkeklerden ayıran en ayırt edici özelliği doğurganlığıydı, ama doğurmayan da kadındı. Yaptıklarım, yaşamım, seçimlerim, her şeyimle sıradan bir insandım. Belki de kız gibi hissetmek diye bir şey yoktu. Düşünmeyi bıraktım, beni ağlatan sonuyla film bitmişti. Filmim bittiğinde dağınıklığı yok sayıp attım kendimi yatağa. Gerçek bir kız toplamadan yatmaz mıydı ?