Ellerimi açıp geceyi arzuya
dönüştürdüğümde,
sen ve ben yeryüzünde ağıt yakarız.
Başlarımızda kan rengi tülbentlerle,
kılıçlar hep bel altından çekilir,
bir koku yayılır ki algılar incelir.
Bir çiçek yaprak döker nefesimle,
o manolyadır ki yaprakları çehresinde.
Barut ateşe yaklaşmak ister,
yakmak ve yanılmak ister,
o manolyadır ki kana kana su döker üzerime.
Bir dal kırılır toynaklar altında çiğnenir,
o manolyadır ki büyüsüyle birleştirir bizi.
Mahcubum günahkar kişiliğimi umursamam,
çaresizim ki arzum bir yanardağ olur
içimde fokurdayan,
o manolyadır ki nehir olur bana
akar bütün çıkıntılarımdan.
Ellerimi açıp güneşi aya çevirdiğimde,
bir tebessüm belirir çiçeğimde.
Sen ve ben gökyüzüne ninni söyleriz.
Sazını ağaca yaslamış ozanlar oluruz,
sözümüz gerçeğin aynasıdır o vakit.
Kemiklerim sırtıma batar olur
bıçaklarım hep aynı yerden,
o manolyadır ki okşar benliğimi.
Ben kaybolurum, yok olurum da,
iner sallanırım küsmüş ağaçlarda
o monolyadır ki uzatır yapraklarını.
Pislik kokarım ben,
gözlerim pis bakar sana
Vücudum kirden bir kaleye dönüşür.
O manolyadır ki güzel kokularla temizler beni.
Ellerimi açıp seni bana benzettiğimde,
bir tufan kopar on yaş çocuklarından
özüre başvurur her ağız.
Sen ve ben ağlarız saat on ikiye vurduğunda,
peri kızları olur masallarda koşarız
saçlarımız her gece birbirine dokunur
gözler kapanınca bir rüya belirir
beynimden kalbime akan küçük manolya tanesidir.